Gazze, Erdoğan ve “dostu” Trump

Gazze ve UCM ile ilgili küstahça açıklamaları Trump değil de başka biri yapmış olsaydı, Erdoğan “nasırına basılmış gibi” zıplar, “içi boş” ama “keskin” nutuklarından birini atardı. Ancak AKP şefinin “dostum” diye hitap etmekle iftihar ettiği Trump söz konusu olunca işin rengi değişiyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 16 Şubat 2025
  • 20:30

Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinliler, İsrail’in 15 ay süren vahşi soykırım savaşına karşı eşsiz bir direniş gösterdiler. Tarihte pek rastlanmayan bir barbarlığa maruz kaldılar, ancak topraklarını terk etmediler. Soykırımı Tel Aviv’deki savaş çetesi yaptı. Ancak bu çetenin arkasında dünyanın en büyük emperyalist gücü ABD dahil tüm batılı emperyalistler, gerici Arap devletleri ve bölgede etkili bir güç olan Türk devleti vardı. Bu kadar geniş bu kadar güçlü bu kadar vahşileşmiş bir İsrail destekçisi koalisyona karşı direnebilmek, büyük bir başarının göstergesidir.

Gazze halkı, çok ağır bedeller ödemek pahasına direnişin sembolü oldu. Üstü açık bir hapishanede bile halkların eşsiz bir direniş iradesi geliştirebileceğini gösterdi. Öte yandan Gazze, bir “ayna” işlevi de gördü. Bu ayna maskeleri parçalayan cinstendi. Batılı emperyalistlerin, iddia ettikleri gibi “demokrasi ve özgürlüğü” değil barbarlığı temsil ettiklerini dünyaya gösterdi. İslam üzerinden siyaset yapanları, toplumları yönetmek için dini pervasızca istismar edenlerin aslında düşkün, İsrail destekçisi olduklarını dünya o “aynada” gördü. Bu süreçte maskesi parçalananların başında ise AKP şefi Tayyip Erdoğan ve başında bulunduğu dinci-faşist rejim yer alıyor.

Netanyahu ile kucaklaşmak üzereyken…

Erdoğan hem iç politikada hem bölge politikasında Filistin davasını “ustaca” istismar etti. Başa geçtiği günden bu yana ırkçı-Siyonist rejime büyük hizmetlerde bulundu. Bundan dolayı ABD’deki siyonist lobilerden “cesaret madalyası” aldı. Ancak aynı anda “İslam ümmetinin lideri” havalarına büründü, “Filistin halkının hamisi” havalarında nutuklar attı. İsrail’e “meydan okuyor” diye Arap ülkelerinin sokaklarında portrelerini taşıyanlar bile oldu.

Siyonizme hizmet rotası şaşmadığı halde kılıktan kılığa geçebilmek ancak riyakarlık, ilkesizlik, değer/kural tanımazlık gibi “meziyetleri” olan dinci düzen politikacılarının başarabileceği bir şeydir. İçte sıkışan Erdoğan, rejiminin bekasının emperyalist/Siyonist güçlerin desteğine bağlı olduğunu bildiği için Netanyahu ile kucaklaşmaya karar vermiş, buluşma için geri sayımı başlatmıştı. Ancak 7 Ekim Aksa Tufanı eylemi bu planı bozdu. Erdoğan’ın gerçek rolünü açıkça oynamaya hazır olduğu günlerde gerçekleşen eylem, tabir caizse onlar adına her şeyi “berbat” etti.

Gazze’de soykırım yapan çetenin başı Netanyahu ile kucaklaşma hevesi Erdoğan’ın kursağında kaldı. İlkin soykırım konusunda sessiz kaldı. Görüntüyü kurtarma ihtiyacı hasıl olunca, soykırımcıları rahatsız etmeyecek sınırlarda tutulan birtakım eylemler organize edildi. Ancak Mart 2024’te yapılan seçimlerde hezimete uğrayan AKP, Gazze’de devam eden soykırım konusunda daha “etkili” bir şeyler söylemek zorunluluğu hissetti. Göstermelik bir eylem organize etti, “ticareti kısıtladık” dedi, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde açtığı davaya dahil olacağız dendi. Bu söylemlerin de sahte olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Ticaret kısıtlaması göstermelikti. Zira İsrail’le ticaret hacmi artmaya devam etti. Gazze’yi bombalayan İsrail ordusuna gerekli malzemeleri taşımaktan bir an bile imtina etmediler. İsrail’in petrolünün %40’ı Bakü-Ceyhan boru hattından taşınmaya devam etti. Bir tarafta “mazlumların dostu”, “Gazze’nin hamisi” lafları edilirken, tarihin gördüğü en zalimce soykırımlarından birini yapan İsrail’e hizmet etmeye devam ettiler. Gazze ise umurlarında değildi. Erdoğan’ın, Netanyahu ile kucaklaşmasına engel olan Filistinlilere kızgın olduğunu tahmin etmek güç değil.

Trump’ın iki kararı

ABD’de başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump, “maskesiz emperyalizm” döneminin başladığını ilan etti. Artık “demokrasi” ya da “insan hakları” üzerine riyakarca laflar edilmiyor. Doğrudan “asacağız, keseceğiz, işgal edeceğiz, alacağız, burası bizim” gibi ifadelerle konuşan Trump’ın ilk yaptığı şey, savaş suçlusu olarak aranan Netanyahu’yu Beyaz Saray’a davet etmek oldu.

Netanyahu Amerika’dayken Trump’ın Gazze ile ilgili yaptığı açıklama, emperyalist küstahlığın bütün sınırları aşabileceğini gösterdi. Milyarder faşist oligarkların temsilcisine “yakışan” bir pervasızlıkla konuşan Trump, Filistinlileri sürgün edip Gazze’yi bir “turizm merkezi” haline getireceğini söyledi. İşgal, etnik temizlik, yayılmacılık üzerine kurulu olan Siyonist rejimin salyalarını akıtan bu plan, “İslam dünyasında” sessizlikle karşılandı. Körfez şeyhleri ya da bazı Amerikancı Arap rejimlerinin itiraz yükseltmesi beklenmiyordu. Gazze’de etnik temizliğe onay vermeyen Mısır ve Ürdün’ü tehdit eden Trump, iki Amerikancı rejimi köşeye sıkıştırıp susturdu.

Emperyalist küstahlığı bir adım daha ileri götüren Trump, savaş suçlusu Netanyahu hakkında tutuklama kararı alan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptırım uygulayacağını da ilan etti. UCM, emperyalist/Siyonist gangster çetesinin tehditlerine rağmen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile eski İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı almıştı. UCM’nin bu kararı almasını engelleyemeyen gangster çete, şimdi intikam almak için harekete geçiyor. Trump’ın temsil ettiği milyarder faşist oligarklar, “Dünya’da tek geçerli kural haydutluktur” mottosuna dayanan “doktrini” hayata geçirmek için baltalarını biliyor. Çete, İsrail işgaline karşı direnen Filistin halkını “ilk kurban” olarak seçmiş görünüyor.

“Dut yemiş bülbül” mü ümmetin lideri” mi?

Gazze ve UCM ile ilgili küstahça açıklamaları Trump değil de başka biri yapmış olsaydı, Erdoğan “nasırına basılmış gibi” zıplar, “içi boş” ama “keskin” nutuklarından birini atardı. Böylece mazlum ümmetin mensuplarına “umut olur”, onlara “sahipsiz olmadıklarını” hissettirirdi. Ancak AKP şefinin “dostum” diye hitap etmekle iftihar ettiği Trump söz konusu olunca işin rengi değişiyor. Birkaç yıl önce Trump’ın “Akıllı ol! Yoksa…” diye başlayan tehdidine “mazhar kalan” Erdoğan’ın bugünlerde gıkı çıkmıyor. Oysa kendisi hem “Gazze’nin hamisi” hem UCM’de açılan davada taraf olmakla övünüyordu. Belli ki Trump’ı rahatsız edebilecek söz etmekten kaçınan Erdoğan, “ümmetin lideri” gibi “kükremek” yerine “dut yemiş bülbül” misali susmayı daha uygun buluyor.

“Bölgesel” zorbalar kendilerinden zayıf olanı acımasızca ezerler. Ancak daha güçlü bir “küresel” zorba ile karşı karşıya kalınca kuyruklarını kısıp uysalca itaat eder, hizmete amade beklerler. Böyleleri “mazlumlara umut” olamaz ama mazlumlardan yana görünüp zalimlere hizmet etme konusunda benzersizdiler. Saray rejiminin şefi Erdoğan’ın Filistin için “söylediklerine”, İsrail için ise “yaptıklarına” bakıldığında bölgesel zorbaların uğursuz rolleri hakkında net bir fikir edinmek mümkündür.