Trump’ın "savaş ve barış"ı

Trump’ın aceleyle kaleme aldırdığı bu "Savaş ve Barış manifestosu” emperyalist güçler arasındaki çatışmaya farklı boyutlar katabilir ancak dünya tarihini yeniden yazamayacağı gibi dünya düzenini de değiştirmesi beklenmiyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 29 Ocak 2025
  • 13:55

Donald Trump, Ukrayna’da bir “barış” anlaşması çağrısında bulunduğu son açıklamasında, Rusya halkına yönelik “sevgi” mesajlarını tehditkâr yaptırım uyarılarıyla birleştirerek açıkladı. Bu da ABD başkanının savaşın temel nedenlerini çözmek gibi bir niyet taşımadığını ortaya koyuyor.

ABD’nin 47. başkanı olarak göreve başlamasından yalnızca birkaç gün sonra Trump, savaş ve barışa ilişkin kendi “manifestosunu” deklere etti. Bu “manifesto”, İkinci Dünya Savaşı, Ukrayna savaşı ve Rusya’ya sunulan seçenekler üzerine aceleyle yapay zekâya yazdırılmış birkaç satırdan ibaret. 

Trump’ın yapay zekâyla yazdırdığı iddia edilen metni “umut verici” gibi görünen şu sözlerle başlıyor: 

“Rusya’ya zarar vermek gibi bir niyetim yok. Rus halkını seviyorum ve Devlet Başkanı Putin ile her zaman iyi bir ilişkim oldu.” 

Bu açıklamalar, ilk bakışta Rusya karşıtı bir tutum taşımıyormuş gibi görünüyor. Ancak metinde yer alan ifadeler, barışa ilişkin Trump’a bel bağlayanların hayallerini yerle bir ediyor. Trump’a ilk döneminde güvenen ve sonrasında hayal kırıklığına uğrayan bu kesimler, geçmişi unutmaya ve Trump’a bir “şans” vermeye hazırdılar. Ancak huylu huyundan kolay kolay vazgeçmiyor ve Trump, aynı kişi olduğunu kanıtlamaya devam ediyor.

Tarihi “yeniden yazma” girişimi

Trump, Rusya’ya teşekkür ettikten hemen sonra İkinci Dünya Savaşı’nı kazananın yalnızca ABD olduğunu, Rusya’nın ise sadece "yardım ettiğini" iddia ediyor.

Sovyet halklarının Hitler faşizmini ve onun savaş aygıtını yenilgiye uğrattığı gerçeğini yok sayan bu yaklaşım sadece inkârcılık değil, her Rusya vatandaşı için son derece inciticidir de. Üstelik bu sözler, basit bir dil sürçmesi gibi de görünmüyor. Trump, beş yıl önce yaptığı bir konuşmada benzer şekilde, Japonya’ya karşı kazanılan zaferi "insanlık tarihinin en ölümcül savaşının sonu ve Amerikan özgürlüğünün nihai zaferi" diye nitelendirmişti. Bu tür açıklamalar, Başkan “delidir ne yapsa yeridir” yorumunun ötesinde, ABD’nin dünya tarihinin merkezindeki tek güç olduğu iddiasını taşıyan klasik sömürgeci Amerikan kibriyle örtüşüyor. Ancak burada çarpıcı olan şey, Trump’ın tarih konusundaki kibri değil, Ukrayna meselesinde şantaj yapmasıdır.

Rusya’ya şantaj

Trump, Ukrayna kriziyle ilgili konuşurken, Rusya’ya karşı açık bir şantaj girişiminde bulunuyor. Rusya’ya “çok büyük bir iyilik” yaptığını iddia ederken, “eğer Ukrayna ile yakında barış yapılmazsa, Rusya’ya bugüne kadarki tüm yaptırımları gölgede bırakacak yeni ekonomik yaptırımlar ve cezalar uygulayacağını” söyleyerek tehdit ediyor. 

Bu açıklama, Trump’ın ilk başkanlık döneminde olduğu gibi, “hızlı ve basit çözüm” arayışında olduğunu ve tüm şartları belirlemek istediğini gösteriyor. “Oyun kuran da bozan da ben olacağım” demeye getiriyor. Ancak Ukrayna savaşının temel nedenleri ve çözümü ile ilgilenmediği de çok açık. 

Öte yandan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump’ın göreve başladığı gün, Ukrayna ile savaşa yol açan nedenlerin ortadan kaldırılmasını en önemli görev olarak belirlediğini ifade etmişti.

***

Karşımızda, yalnızca ABD’yi yönetmekle yetinmeyip dünya tarihini yazmaya ve tüm dünya meselelerinde nihai karar verici olmaya soyunan ve öngörülemeyen bir Trump var.

Sonuç olarak, Trump’ın aceleyle kaleme aldırdığı bu "Savaş ve Barış manifestosu” emperyalist güçler arasındaki çatışmaya farklı boyutlar katabilir ancak dünya tarihini yeniden yazamayacağı gibi dünya düzenini de değiştirmesi beklenmiyor. Öyle görünüyor ki Ukrayna savaşının akıbetini de Amerika’nın yüzeysel yaklaşımları ve klasik Amerikan kibri değil, Rusya’nın stratejik hamleleri belirleyecektir.