“Ya hep beraber ya hiç birimiz”

Ege Serbest Bölge’de kurulu bulunan Alman sermayesi DIGEL Tekstil’de ocak zamlarının ardından başlayan mücadele sendikalaşma çalışması ile devam ediyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 22 Şubat 2025
  • 21:30

Ege Serbest Bölge’de kurulu bulunan Alman sermayesi DIGEL Tekstil’de ocak zamlarının ardından başlayan mücadele sendikalaşma çalışması ile devam ediyor. Bu mücadelede işten atılan ve fabrika önünde direnişlerini sürdüren DIGEL işçileriyle konuştuk…

Digel işçileri, patronun 17 Ocak’ta sunduğu zammı kabul etmediler. Ardından gelişen süreci Oktay Yıldız arkadaşımız anlatıyor: 

“17 Ocak sabahı alkışlarla taleplerimizi yönetime ilettik. Tabii herkes sabah makinesini açtı, çalışmaya başladık. İş durdurma değildi. Alkışlarla bize bir geri dönüş olsun istedik. Bütün müdürlerimiz, amirlerimiz yukarıya toplantıya çıktı. Biz yaklaşık 1,5-2 saat bize geri dönüş olmasını bekledik. Bu esnada hiç kimse bize bir yorum yapmadı. Kimse bize dönüş yapmayınca, biz tamamen anayasal hakkımız olan sendikalaşma hakkını kullanarak, bir saat gibi kısa bir sürede gerekli sayıya ulaşıp, yetkimizi aldık. Tabii böyle olunca o akşam üzeri benim de arasında bulunduğum dört arkadaşımız işveren tarafından kıdem tazminatsız işten atıldı 49. Madde’den. Tamamen yanlış suçlamalar. Kabul etmedik tabi bunu. Bununla birlikte biz 18 Ocak’tan itibaren kapıda direnişimizi sürdürmekteyiz.”

 “Bizim sadece para meselesi de değildi. İnsan gibi yaşamak, insan gibi çalışmak istiyorduk” diyor Yeliz Duman. Konuşmasının devamında şunları ekliyor:

“Lavabolarımız kırıktı. Yemek sorunumuz vardı. Yüzde seksenin ağırlıklı kadın işçi olduğu halde bir kreşimizin olmaması büyük sorundu. Bunlar da bizim örgütlenmemizin, başkaldırımızın sebebiydi. Ve biz 17 Ocak’ta bir açıklama bekledik o gün sadece.”

Digel işçileri 18 Ocak sabahı Serbest Bölge önünde direnişe başladı. O günden bu yana direnişleri devam ediyor. 4 Şubat günü “Sendika hakkımıza saygı duy, bir an önce toplu sözleşme masasına otur” demek için fabrika önünde bir açıklama gerçekleştirildi. Bu açıklamadan iki gün sonra açıklamayı yapan üç işçi de işten atıldı.

Yüksel Çağıran ise şunları söylüyor: 

“Haklarımızın tamamını alana kadar mücadelemiz devam edecek. Çalışan işçilerin gücünü sadece türk sermayesinin değil yabancı sermayenin de bilmesi gerekiyor. Biz güçlüyüz. Eninde sonunda kazanacağız.”

Bilal Erdem ise işverenin sendikalaşma hakkına saygı göstermesini ve kendisi dahil atılan işçilerin geri alınmasını talep ediyor.

Teksif örgütlenme uzmanı Erkan Helvacı ise sürece dair şunları anlatıyor: 

“Arkadaşlarımızın bize haber vermesiyle apar topar Serbest Bölge önüne gittik. 17 Ocak’ta yönetim hiçbir şekilde arkadaşlarımızın taleplerine cevap vermeyince, bütün arkadaşlarımız çok kısa bir süre içerisinde sendikamız TEKSİF’e üye oldu ve yetki başvurusunda bulunduk. Onun akabinde hemen bir komite kurduk. Komitenin kararıyla arkadaşlarımız bir kısa kutlama yaptı. Halaylar çekildi. Sonrasında herkes işbaşı yaptı.

İşbaşı yaptıktan sonra yönetim ‘çalışmayın, makineleri kapatın’ gibi söylemlerde bulundu. Bilgi bize geldiğinde mesajlarla arkadaşlarımızı bilgilendirdik, yönetimin oyununa gelmeyin dedik. Yemek saatinin ardından arkadaşlarımız verilen işler üzerinden çalışmaya devam etti.

Akşam saat 15.30-16.00 gibi de 4 tane öncü arkadaşımızın iş akdinin feshedildiğine dair haberi aldık. İş çıkışı servislere binmeyerek, alkışlarla bu durumu protesto ettik ve Serbest Bölge kapısına kadar bir yürüyüş gerçekleştirdik.”

%50’nin üzerinde bir sayıyla yetkiyi aldıklarını, şu an da bu sayının çok üstünde olduklarını söyleyen Erkan Helvacı son olarak şunları ekledi: 

“Biz yılmadan, yıllarca söylediğimiz gibi direne direne kazanacağız. ‘Ya hep beraber ya hiçbirimiz’ sloganıyla devam ediyoruz.”

Emeğin Kurtuluşu’nun 50. sayısından alınmıştır…