Yangın katliamı ve vahşi kapitalizm!

Sermayelerini daha da artırabilmek için sömürü çarkını azgınca döndürmeye çalışanlardan hiçbir insani tepki beklemek anlamlı olmayacaktır...

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 23 Ocak 2025
  • 14:30

"Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın!"

Fransız yazar Albert Camus'un son yıllarda burjuva basında da sık sık dile getirilen bir sözünü aldık bu kez yazımızın başlığına. Bu söz gerçekten de ülkemizin içinde bulunduğu vahameti bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Deprem oluyor, günlerce beton yığınları altında kalan binlerce insanımız, kendilerine hiçbir yardım ulaşmadığı için çığlıklar atarak can veriyor. Çalışmaya giden emekçi, madendeki göçük neticesinde toprak altında kalıp can veriyor. Okulların kapanmasını fırsat bilip, çocuklarıyla iyi bir tatil yapabilmek için turistik otellere giden onlarca insanımız, ya boğularak ya da yanarak can veriyor.

Elbette bu liste çok daha uzatılabilir ve bunun sonucu olarak kapitalizmin azgın sömürü çarkının içinde hepimizin nasıl hunharca ezilip yok edildiğimizin örneklerini görebiliriz. Tıpkı birkaç gün önce Bolu Kartalkaya kayak merkezinde olduğu gibi.

Otelin dış cephesine monte edilecek bir yangın merdiveni olsa, belki de onlarca insanın kurtulması sağlanabilecekken, böylesi sıradan tedbirler alınmadığı için 78 insanı çok trajik bir biçimde kaybetmiş bulunuyoruz. Bu da tüm dünyaya bir kez daha, nasıl bir ülkede yaşadığımızın trajik bir fotoğrafını sunmuş oluyor. Ama bu trajedi, yaşanan ölümlerin ardından da bütün dehşetiyle devam ediyor. Belki günümüz Türkiye'sinde yaşananlara tanık olsaydı A. Camus, bu sözünü "...nasıl öldüklerine ve ölümlerinin ardından yaşananlara bakın..." diyerek tamamlardı.

11 saatte kontrol altına alınabilen basit bir otel yangınında hayatını kaybeden onlarca insan, morglarda yer kalmadığı için, üzerinde kızarmış piliç resimleri olan bir tır dorsesine konuldu. Tabii bu görüntünün sosyal medyaya düşmesiyle birlikte çok yoğun tepki almasının ardından tırın kasası üzerindeki kızarmış piliç fotoğrafları kapatıldı. "Acınızı paylaşıyoruz" diye mesaj atan otel sahiplerinin, mesajlarındaki samimiyetsizliklerini de görmüş olduk bu vesileyle.

1993'te yaşanan Madımak katliamında da benzer bir durum yaşanmış, bu otelde 33 insanımız yakılarak katledildikten sonra oraya bir kebap salonu açılmıştı. Gelen yoğun tepkilere rağmen 2009 yılına kadar oradaki varlığını sürdürmüştü bu lokanta.

Neyse ki kızarmış piliçli tır dorsesini hastane önüne çekenler, gelen yoğun tepkiler üzerine hemen geri adım attılar. Fakat bizler de içimiz yanarak bir kez daha gördük ki, sermayelerini daha da artırabilmek için sömürü çarkını azgınca döndürmeye çalışanlardan hiçbir insani tepki beklemek anlamlı olmayacaktır...

Küçükçekmece’den bir Kızıl Bayrak okuru