Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Filistinlileri Gazze’den sürme planıyla ilgili açıklamaları Arap Dünyasında tepkilere neden olmaya devam ediyor. Arap gazetelerinin geçtiğimiz hafta birinci gündem maddesi de Trump’ın Filistin ve Gazze konusundaki planı oldu.
Trump, 4 Şubat'ta Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşme sonrası yaptığı açıklamada söz konusu planından bahsedip Gazze'nin Amerika Birleşik Devletleri tarafından devralınmasından bahsetmişti.
Gazze’yi Orta Doğu'nun Rivierası'na dönüştürmekten bahseden Trump, burada yaşayan Filistinlilerin söz konusu plana göre Mısır ve Ürdün tarafından kabul edilmeleri gerektiğini de söylemişti. Mısır ve Ürdün başta olmak üzere Arap Dünyasından bu plana karşı yükselen tepkiler karşısında Trump’ın ‘kendinden emin’ bir şekilde bu açıklamaları daha sonra da tekrar etmesi özellikle dikkat çekti.
Birçok yazara göre Trump’ın bu açıklamalarının arkasındaki temel sorun, Trump’ın Gazze ve Filistinlilere ‘bir gayrimenkul yatırımcısı’ gözüyle bakmasından kaynaklanıyor.
'Balfour’dan daha tehlikeli'
Son dönemlerdeki en tehlikeli gelişmeler karşısında, Filistin ve Arap dünyasından gelen tepkiler bu gelişmelerle orantılı değil. Doğrudur, kimse kınama alışkanlığından geri durmadı. Ve herkes, Trump’ın Gazze ile ilgili vaatlerini Balfour deklarasyonundan daha tehlikeli buldu. Ki bu da doğrudur. Zira Balfour deklarasyonu, Yahudilere Filistin'de ulusal bir devlet kurma hakkı verdi. Ancak Trump’ın vaatleri, bütün Filistin’i Yahudilere veriyor ve Filistinlilerin kendi vatan toprağı üzerindeki var olma hakkını bile engelliyor. Trump, Gazze'nin Amerika tarafından kontrol edilmesinden bahsettiğinde bu, ille de Gazze’ye asker göndermek anlamına gelmiyor. Çünkü onun bu görevi vereceği İsrail ordusu var. Sonuçta o da Amerikan ordusudur. İsrail ordusunu Amerikan ordusu adına Nakab Çölü ve diğer işgal altındaki bölgelerde görevlendirebilir. Uçak gemilerinin de dahil olduğu Amerikan filosunu Gazze kıyılarına gönderme imkanına sahip. Ayrıca Gazze açıklarında petrol ve gaz arama hakkını Amerikalı şirketlere verebilir. Amerikan deniz piyadeleri Gazze kıyılarına yapacağı bir çıkarmayla ve Körfez Arap ülkeleri diğer Arap topraklarındaki 60’tan fazla üsle İsrail işgal güçlerine doğrudan bir Amerikan himayesi sağlayabilir.
Trump’ın yeni planı oldukça hayali ve beklenenin ötesinde görünse de, buna karşı direnç göstermek ve planı boşa çıkarmak da mümkün görünüyor. Bu sadece uluslararası hukuku yok saydığı için değil. Zira Trump’ın kaprisleri uluslararası hukuk ve BM ile ona bağlı örgütleri dikkate bile almıyor. Sonuçta Trump’ın Washington’un BM’den ayrıldığını açıklamasına ve BM merkezini New York’tan kovmasına kimse şaşırmaz.
Trump, zorla dayatılan bir barışa inanıyor ve istediğini gerçekleştirecek güce sahip olduğu kanısında. Filistinlileri tehcir etme ile ilgili planına karşı çıkan Arap ülkelerinin en nihayetinde onun emirlerine boyun eğeceğine inanıyor. Bugün Filistin halkının, Arap ulusunun ve iktidardaki rejimlerin önündeki en büyük zorluk budur. Dolayısıyla, ne kınama açıklamalarının ne de tekrardan sorunu çözmek için Amerikan arabuluculuğunu talep etmenin pek bir anlamı yok. Zira bunlar, Trump’ın açıklamalarından bile daha komik bir hal aldı. (Abdülhalim Kandil / Kudüs El Arabi Gazetesi)
'Hamas’ı bitirme planından Gazzelileri sürgün etme planına’
Gazze konusundaki gelişmeler ne kadar da hızlı değişti. Hamas’ın Gazze’den çıkarılmasından şimdi bütün Filistinlilerin sürülmesine gelindi.
Hamas özellikle de Donald Trump’ın dönüşünden sonra gelişmeleri okumakta bir kez daha hata yaptı. Müzakerelerde ya süreci uzattı ya da sekteye uğrattı.
Washington'daki başkanlık değişikliğiyle birlikte, Gazze halkı acı çekmeye devam ederken Hamas’ın şansı da azaldı.
Trump, önceki başkan Biden’a benzemiyor. Selefinin yapmaya çalıştığı her şeyi iptal etmeye karar verdi. Örneğin, Hamas'ı sınır dışı etmek yerine Gazze halkını tehcir etme fikrini ortaya attı.
Trump’ın iki milyon insanı oradan çıkarması gerçekçi değil ve uluslararası hukuka aykırı. Kendi yönetimi dahil olmak üzere bu konuda destekçisi de yok. Ancak bu gerçekler, Arap yetkililer yapılacak toplantılarında onu bu projesinden caydırmayı başaramazlarsa, Trump'ı caydırmayabilir. (Abdurrahman Raşid / Suudi Şark’ul Evsat Gazetesi)
’Bir gayrimenkul yatırım sorunu olarak Gazze'
Dünyada ilk kez bir işgal ve bu işgale karşı verilen ulusal kurtuluş meselesi bir gayrimenkul yatırım konusuna dönüşüyor. Dünyada bir çok işgalci devlet oldu ve bu işgalci devletler, işgal ettikleri ülkelerin bağımsızlığını tanımamak konusunda inat ettiler. Üstelik onlara karşı olan direniş hareketlerini de terörist olmakla itham ettiler. Ancak en sonunda onlara boyun eğdiler halkların özgürlüğünü tanıdılar.
Bu kez Trump, İsrail işgalini desteklemek için fikirsel veya ideolojik olmayan bir model ortaya koydu. Bu, sadece ticaret anlaşmaları yapmayı bilen bir iş adamı modelidir. Yine bir gayrimenkul tüccarı olan damadına göre, Gazze’de denize bakan bölgelerde iyi bir emlak yatırımı yapılırsa buraların değeri milyarlarca dolar eder. Bunlar, Trump ve ekibi tarafından Gazze sorununa gerçekçi olmayan çözümler sunmak için ortaya atılan benzersiz ve daha önce duyulmamış cümlelerdir.
Gerçek şu ki, Trump ile uğraşmak ideolojik sloganlarla olamaz. Çünkü o, bir doktrini olan bir fikir adamı değil. O, güçlü ilişkileri olan bir iş adamı. Üstelik Trump, Filistinliler ve bölgedeki bazı halklara, paraya ihtiyacı olan ve ekonomik sorunları gayrimenkul yatırımlarla çözülebilecek kesimler olarak bakıyor. (Amro El Şobaki / Mısır Al Youm Gazetesi)
'Hamas'ın ikilemi'
Hamas hareketi, ateşkesin ikinci aşamasında Gazze Şeridi'nden çekilmesi konusunda ABD Başkanı Donald Trump yönetimi ve Bünyamin Netanyahu hükümetinin yoğun baskısı altında. Dolayısıyla bu süreçte iki seçenek arasında kalmış durumda. Bu seçeneklerden ilki, ateşkesin devam etmesi ve İsrail savaş makinesinin durması karşılığında Hamas'ın Gazze'deki askeri ve siyasi varlığının bitirilmesi. İkinci seçenek ise, soykırım savaşına geri dönülmesi. Çünkü İsrail savaş makinesi bütün gücüne rağmen Hamas'ı bitirmeyi başaramadı ve Hamas gücünün büyük bir bölümünü şaşırtıcı bir şekilde korudu.
Hamas, askeri ateşkes başlar başlamaz halen askeri, güvenlik ve medya konularında güçlü bir mekanizmaya sahip olduğunu gösterdi. En önemlisi, hareketin içinde komuta ve kontrol sistemi hâlâ çok etkili. Sanki 14 aydır dünyanın en modern askeri teknolojisiyle desteklenen devasa bir askeri mekanizmanın saldırısı altında ezilmiyormuş gibi. Dolayısıyla işgalci devlet, yıkımla başaramadığını, ateşkesle, müzakerelerle ve siyasi baskılarla başarmaya çalışmaktadır.
Ateşkes sürecinde Hamas'ın karşı karşıya kaldığı denklem karmaşık ve zor görünüyor. Hareketin liderleri, yeniden Gazze'de yönetime geri dönmenin pek gerçekçi bir yaklaşım olmadığının farkındalar. (Muhammed Abu Ramman / El Arabi El Cedid Gazetesi)
'Asıl mesele Araplar’ın ne yapacağı’
Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak seçilmesinden bu yana, her zaman nasıl genişletileceğini düşündüğü bir İsrail haritasından bahsetti. Bir tek Arap ülkeleri, Trump’ın Filistinlilerin Gazze’den sürülmesine dayanan ve Mısır ve Ürdün’e onları topraklarına kabul etme çağrısı yaptığı planını duyduğunda çok şaşırdılar. Her zaman olduğu gibi. Ve sanki Trump’ın ne düşündüğünü hiç duymamış gibi. Ve, İsrailli yetkililerin Gazze'ye yönelik savaş boyunca Gazzelileri Mısır’a doğru göç etmeye çağırdığı açıklamalarını hiç işitmemişçesine.
Her halükarda, şu an esas mesele, Trump’ın planını reddeden Arap ülkelerinin bu planın gerçekleşmesini önlemek için neler yapabileceği ve buna karşı elinde nasıl bir koz veya baskı aracı olduğudur. Filistinli kaynaklara göre, buna karşı koymak, medyaya yapılan açıklamalarla olacak bir iş değil. Üstelik Gazze’ye yönelik aylarca devam eden saldırılardan sonra. Bu ülkeler kınama açıkmalarıyla yetindi ve dişe dokunur somut bir adım atmadı. (Mahir El Hatip / Lübnan El Naşra Gazetesi)
Gazete Duvar / 11.02.25