Almanya Federal Başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) başbakan adayı Olaf Scholz’un şubat ayı başında düzenlenen bir doğum günü partisinde ana muhalefet Hıristiyan Demokrat Partili (CDU) Berlin Kültür Senatörü Joe Chialo için ‘saray soytarısı’ ifadelerini kullandığı haberi, erken genel seçime günler kala ülkede büyük tartışma yarattı. Haberi kamuoyuna Focus dergisi duyururken, Chialo’nun siyah olması Scholz’a yönelik ırkçılık suçlamalarını da beraberinde getirdi. Scholz, Chialo için bu ifadeyi kullandığını kabul ederken, iki isim sonrasında telefonda görüştü. Chialo da yaptığı açıklamada Scholz’un ırkçı olduğunu düşünmediğini söyledi. Almanya basınında çıkan yorumlara göre ise işin aslı ne olursa olsun Scholz ve partisinin seçim kampanyası bu olaydan yara aldı.
61’inci Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşma yapan ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in diğer partilerin faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisi ile koalisyon yapmak istememesi konusunda sarf ettiği sözler de ülkede büyük tartışma yaratan bir diğer gelişme oldu. Başkan Donald Trump yönetiminde ‘Hükümet Verimliliği Departmanı’na (DOGE) başkanlık eden milyarder iş insanı Elon Musk’ın AfD’ye olan açık desteği uzunca bir süredir bilindiğinden esasında Vance’in ‘aşırı sağ’ partilere karşı çekilen ‘güvenlik duvarına’ dair eleştirileri pek de şaşırtıcı değildi. Vance’in Scholz ile görüşmeden AfD Eşbaşkanı ve başbakan adayı Alice Weidel ile görüşmesi ise yine de bir hayli dikkat çekiciydi. Tüm bu gelişmeler, ABD’nin ‘Avrupa’ya karşı bir kültür savaşı’ yürüttüğü yorumunu beraberinde getirdi.
Seçime bir haftadan az zaman kala “Göçmenler neden AfD’ye oy veriyor?” sorusunun olası yanıtlarından çocukların Scholz ile CDU Genel Başkanı ve başbakan adayı Friedrich Merz’e sorularına geçen hafta Almanya basınında öne çıkanlardan bazıları şöyleydi…
Scholz’un ‘saray soytarısı’ sözü ‘CDU/CSU için fırsat’
Focus dergisinin ‘saray soytarısı’ (Hofnarr) tartışmasını gündeme getirdiği haberine göre, Başbakan Scholz, başkent Berlin’de düzenlenen bir doğum günü partisinde, anketlere göre seçim yarışını önde götüren Hıristiyan Birlik partileri CDU/CSU’yu ‘faşizme yaklaşmakla’ suçladı ve AfD ile ittifak yapma peşinde olduklarını savundu. Bu sözler, Birlik partilerinin göç politikalarını sertleştirmeyi öngören önergesinin AfD’nin de desteğiyle Federal Meclis’te kabul edilmesinin ardından sarf edildi. Benzer bir yasa tasarısı daha sonra AfD’nin oylarına rağmen meclisten geçmeyi başaramadı. Scholz ise söz konusu doğum günü kutlamasında Chialo’ya işaret ederek, “Her partinin saray soytarıları vardır” dedi. (13 Şubat) Bu sözleri sarf ettiğini olmasa da ırkçılık suçlamalarını reddeden Scholz ve Focus dergisinin karşılıklı hukuk mücadelesi başlatması beklenirken, haftalık siyaset dergisi Der Spiegel, yaşanan bu olayın seçim kampanyasının son döneminde, anketleri CDU/CSU ve AfD’nin hemen arkasında, Yeşiller’in ise hemen önünde üçüncü sırada götüren SPD için bir sorun teşkil ettiği, CDU’nun ise burada büyük bir fırsat gördüğü yorumunu yaptı. “‘Saray soytarısı’ skandalı Scholz’un seçim kampanyasını nasıl etkiliyor?” başlıklı yazıda konuya ilişkin şu görüşlere yer verildi: “Şurası açık ki Olaf Scholz ve SPD’nin şimdi bir sorunu daha var. Üstelik Başbakan’ın partisi için zaten iyi gitmeyen bir seçim kampanyasında… 2021’deki başbakanlık yarışında ‘saygı’ kelimesini kampanyasının merkezine koyan adam, olumsuz anlamda dikkatleri üzerine çekiyor. Öfkeyle, kırıcı sözlerle… Bu, Birlik partileri açısından seçim kampanyasında mükemmel bir fırsat: CDU ve CSU’lu siyasetçiler Chialo’nun fotoğrafını Scholz’un 2021 yılındaki sloganıyla birlikte paylaşıyor: ‘Senin için saygı'.” (13 Şubat)
Çocuklar sordu, Scholz ve Merz yanıtladı
SPD ve CDU/CSU’nun başbakan adayları Olaf Scholz ve Friedrich Merz, geçtiğimiz hafta Sat.1 kanalında yayınlanan “(Yeniden) başbakan olabilir misin?” isimli programa katılarak çocukların sorularını yanıtladı. Çocuklar, program için sınıflarına konuk olan iki siyasetçiye döner fiyatlarının neden bu kadar yüksek olduğundan SPD, Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan ‘trafik ışığı’ koalisyonunun çökmesine engel olmak için neler yapılabileceğine kadar bir dizi güncel konuda sorular yöneltti. Başbakan Scholz, koalisyonu çöküşe götüren, FDP lideri ve dönemin federal maliye bakanı Christian Lindner ile yaşanan sorunların çözülmesi için neden bir ‘çatışma çözme bakanı’ atamadığı yönündeki soruya yanıtında, “Bir kişi anlaşmak istemiyorsa, çatışma çözme mekanizmasının yardımı dokunmaz” ifadelerini kullandı. Suriyeli bir öğrenci ise Merz’in ‘okullarda sorun çıkardığını’ iddia ettiği Almanya’daki Arap gençler için sarf ettiği ‘küçük paşalar’ sözüne atıfla, “Beni onlarla aynı kefeye koyduğunuzu hissettim. Bu bence adaletli değildi” dedi. Merz, Almanya’da doğup büyüyen 14 yaşındaki Rachid’e verdiği yanıtta, “Kesinlikle öyle değil. Aynı kefeye koymuyorum… Burada bulunan, burada çalışan ailelere, Suriyelilere ve diğerlerine ihtiyaç var, onları burada görmek istiyoruz” dedi. Bir başka öğrencinin okul yıllarını özleyip özlemediği sorusuna ise Merz, “Hayır” yanıtını vererek, “Ben çok da iyi bir öğrenci değildim” diye konuştu. Bir öğrenci ise Olaf Scholz’a “Bazıları sizin biraz katı olduğunuzu düşünüyor” dedi. Programın ardından Merz, “Küçük çocukların konuları bu kadar iyi anlıyor olmasına kısmen şaşırdım. Bundan keyif aldım” diye konuştu. (Welt, 13 Şubat)
Göçmenler arasında göçmen karşıtlığı
Almanya’da 23 Şubat’ta yapılacak seçimde faşist AfD’nin sandıktan kayda değer bir sonuçla çıkacağına uzun süredir neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. AfD’nin göç ve yabancı karşıtı bir parti olarak göçmenlere seslenerek onlardan da oy istemesi ise kendi içinde çelişkili bir yaklaşım gibi görünüyor. Örneğin, Avrupa Parlamentosu (AP) vekili Maximilian Krah, videolarında özellikle Türkiyelilere sesleniyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinden Rüdiger Soldt ve Othmara Glas, bu konuyu mercek altına aldıkları haberlerinde, “Göçmen kökenli kişiler neden AfD’ye oy veriyor?” sorusunun yanıtını aradı. Habere göre, Almanya’nın güneyinde, Mannheim yakınlarındaki Schönau’da nüfusun yüzde 40’ının ‘göçmen geçmişi’ olsa da 2021 yılında yapılan seçimde, katılım düşük kalmış olsa da AfD, yüzde 30 oranında oyla sandıktan en güçlü parti olarak çıkmıştı. Burada yaşayan, Türk bir baba ve Alman bir annenin kızı olan 39 yaşındaki Sonja, neden daha önce yaptığı gibi CDU ya da SPD’ye değil, AfD’ye oy vereceğini şöyle anlattı: “Umarım vergiler ve elektrik fiyatları konusunda bir şeyler yaparlar. Diğer partiler milyarlar harcayarak rüzgar türbinleri inşa ediyor; okullar ve anaokulları için ise para yok.” Sonja, ayrıca Suriyeli bir mültecinin bir hafta önce otobüs durağında kızına yaklaşarak “Merhaba, bebeğim” dediğini iddia etti, “Almanya’da daha önce böyle şeyler yoktu” diye konuştu. IŞİD üyesi olduğu ileri sürülen bir Afganistan vatandaşının Mayıs 2024’te Mannheim’da bıçaklı saldırı düzenleyerek bir polis memurunun ölümüne sebep olduğu hatırlatılan haberde, bu olayın özellikle 1960’lı yılların başından itibaren Türkiye’den Almanya’ya göç eden kişileri sarstığı gözlemine yer verildi.
‘Atatürk olsaydı AfD’yi seçerdi’
Gazeteye konuşan, 60 yaşında ve Almanya vatandaşı olan Türk bir kuyumcu, bu sefer kesinlikle oy kullanacağını söyleyerek, hayli yabancı karşıtı ve ayrımcı bir tonla, “40 yıldır Almanya’dayım. Ama daha önce hiç bu kadar kötü olmamıştı. Kentte çok fazla Afgan, Suriyeli ve Bulgar var. 20 yıl önce bundan çok daha farklı bir hayat vardı” dedi. Köktenci biri olmadığını ama bu sefer AfD’yi seçmeyi düşündüğünü söyleyen kuyumcuya yanıt veren 40 yaşındaki Polonyalı bir kadın da vatandaşlığı olsaydı ve seçimde oy kullanabilseydi kendisinin de AfD’ye oy vereceğini söyledi, o da “Bu mülteciler burada kendilerini evlerinde hissediyor, benim yaptığım gibi uyum sağlamıyorlar ya da çalışıp vergi ödemiyorlar” iddiasında bulundu. Sokağın hemen diğer tarafında gelinlik mağazası işleten bir kadın ise AfD’nin kendisi için bir seçenek olmadığını söylese de o da mültecilere ilişkin benzer iddia ve suçlamaları dile getirdi. Habere göre, Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezi tarafından yapılan ve sonuçları geçen ay açıklanan bir araştırma da Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye’den gelen göçmenlerin yüzde 19,7’sinin AfD’ye oy vermeyi düşündüğünü ortaya koymuştu. AfD ve özellikle Maximilian Krah gibi isimler de bu potansiyeli kullanmak için elinden geleni yapıyor gibi görünüyor. Türkiyeli göçmenlere yönelik videolar çeken Krah ‘her zaman Almanya’nın dostu olan’ Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da övgüler yağdırırken, 2021 yılında Berlin’de seçim kampanyası yürüten Marcel Goldhammer ise “Atatürk olsaydı AfD’yi seçerdi” yazılı bir pankartla dikkat çekmişti. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Almanya örgütü o dönemde bu pankartı eleştirmişti. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan siyaset bilimci Özgür Özvatan, hem AfD’nin hem de sol popülist Sahra Wagenknecht Birliği’nin (BSW) göçmen nesilleri ‘birbirine düşürme’ yönünde bir seçim kampanyası yürüttüğünü belirtti. Baden-Württemberg Eyalet Meclisi’nin Yeşiller Partili üyesi Tayfun Tok, Almanya’daki Türkiyelilerin artık SPD ve Yeşiller ile doğal bir bağlarının olmadığını hissettiklerine dikkat çekerek, Türkiyeli iş sahiplerinin çıkarlarını en iyi kimin temsil edebileceğine baktığını, diğer Türkiyeli seçmenlerin ise ‘toplumsal cinsiyet gibi sol görüşlere yabancı olma ihtimalinin yüksek olabileceğini’ söyledi. Almanya’daki Türkiyelilerin ülkenin göç politikasından hoşnutsuz olması da “Göçmenler neden AfD’ye oy veriyor?” sorusuna verilebilecek bir diğer olası yanıt olarak öne çıktı. (11 Şubat)
‘Vance, Avrupa’ya karşı kültür savaşını tercih etti’
Son olarak, geçtiğimiz hafta Almanya basını ve siyasetini en çok meşgul eden konulardan biri de şüphesiz ABD Başkanı Trump’ın yardımcısı Vance’in faşist AfD konusundaki açıklamaları oldu. AfD’ye karşı çekilen ve hâlâ yerinde durup durmadığı konusunda son dönemde şüpheler olan ‘güvenlik duvarını’ eleştiren Vance’e tepki gösterenlerin arasında Scholz, Merz, Savunma Bakanı Boris Pistorius ve Yeşiller’in başbakan adayı ve Federal Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck de yer aldı. die Tageszeitung (taz) gazetesi, “Avrupa’ya karşı kültür savaşı” başlıklı haberinde, “ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Münih Güvenlik Konferansı’nda NATO ortaklarını kışkırttı” değerlendirmesine yer verdi. Vance’in konferansın ilk günü yapacağı konuşmanın merakla beklendiğine, özellikle NATO’nun geleceği, Rusya-Ukrayna savaşı, Grönland, Kanada ve Gazze hakkında söyleyebileceklerinin merak konusu olduğuna işaret edilen haberde, “Ancak Vance cuma öğlen saatlerinde (yaptığı konuşmada) bunlara herhangi bir yanıt vermedi. Bunun yerine bir kültür savaşı konuşması yapmayı tercih etti. Mesajı ise şuydu: Avrupa’nın demokrasi modeli köklü bir şekilde değişmeli” ifadeleri kullanıldı. Vance’in 18 dakikalık konuşmasında ifade özgürlüğünden göçe kadar bir dizi eleştiride bulunduğu hatırlatılan haberde, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in Vance’in konuşması öncesinde sarf ettiği ‘alışılmadık derecede net, hatta belki de bir cumhurbaşkanından beklenmeyecek’ sözlerine de dikkat çekildi. Buna göre, Steinmeier, açılış konuşmasında Trump yönetiminin ‘farklı bir dünya görüşü’ olduğunu, yani ‘yerleşik kuralları, ortaklıkları ve güveni dikkate almayan bir dünya görüşü’ olduğunu belirterek, bunun ‘baskın paradigma haline gelmesinin uluslararası toplumun çıkarına olmadığını’ söylemişti. Almanya Cumhurbaşkanı, konuşmasında ayrıca ‘kanunsuzluğun yeni bir dünya düzeni haline gelmemesi gerektiğine’ de vurgu yapmıştı. (14 Şubat)
Selay Dalaklı – Gazete Duvar / 17.02.25