İstiklal Mahkemeleri’ne doğru koşar adım

Günümüzde yaşadıklarımızın ve yaşayacaklarımızın, zamanın İstiklal Mahkemeleri'nin uygulamalarına doğru hızla gidişin işaretleri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 05 Şubat 2025
  • 12:30
ikon

“Bir gün mahkemeye kara yağız bir Kürt genci getirdiler. Hakimler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca, hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler. Gerekçeleri şöyleydi: ‘Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden idamına karar verildi.’ Hemen o gece götürüp çocuğu astılar.” (Süreyya Örgeevren - Hatıralar)

Bu anıları okuyanların pek çoğu, “ama bunu yapanlar İstiklal Mahkemeleri’ydi, günümüzde artık böylesi uygulamalar mümkün değil” diyecektir.

O pervasızlıkta cezalar vermek elbette günümüz koşullarında zor, ama kanun olmadan insanların keyfi kararlarla cezalandırılmaları günümüzde de gözümüzün içine sokulurcasına alenen yapılıyor.

Bunun son örneklerinden biri de menajer Ayşe Barım'ın tutuklanması oldu.

İlkin “medya sektöründe tekelleşme” başlığıyla kamuoyuna servis edilmiş olmasından dolayı, tekelleşmeye tepki duyacak pek çok duyarlı-demokrat çevrenin de sempatiyle bakması ya da en azından tepki göstermemesine oynandı. Ama Barım’ı tutuklamalarının ardındaki kirli niyetlerini sergilemekte gecikmediler.

Göründüğü kadarıyla egemen sınıflar, bu düzene değil belki ama bu hükümete muhalif olan, en azından yandaş olmayan kim varsa, alavere dalaverelerle dört duvar arasına tıkmayı stratejik hedeflerinden biri haline getirmiş durumda.

Bunu yaparken de bir taşla birçok kuş vurmayı hedefliyorlar. Yazının girişindeki alıntıda, cumhuriyet tarihinde yaşanan en uç örneklerden birini vermiştik: Kanun olmadan ceza verebilme yetisi! Bu “yetki” Ayşe Barım'ın tutuklamaya sevk yazısında da net bir şekilde görüldü.

2024 yılında 2 kez meclis gündemine getirilen ve çok muğlak ifadelerle herkese ceza verebilmeyi mümkün kılan "Etki Ajanlığı" yasası, yoğun tepkiler üzerine geri çekilmiş olsa da savcılık tutuklama talebi yazısında o yasaya yer verdi. Bu konuda çıkmış olan bir yasa yok ama savcı “olmayan” yasaya dayanarak insanları tutuklamaya sevk edebiliyor. Muhtemelen o da "hükümete karşı gelenden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden, tutuklanmasına" (neyse ki şimdilik 'idamına' diyemiyorlar) zihniyetiyle hareket etmiştir.

Dolayısıyla, artık günümüzde yaşadıklarımız ve yaşayacak olduklarımızın, zamanın İstiklal Mahkemeleri’nin uygulamalarına doğru hızla gidişin işaretleri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Küçükçekmece’den bir Kızıl Bayrak okuru