Kamuda çalışan yaklaşık 700 bin işçiyi ilgilendiren 2025 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmeleri başlıyor. Kamu işçileri, AKP iktidarı ile Türk-İş-Hak-İş sendika ihanet şebekesinin kıskacında...
Kapitalistleri ihya eden AKP iktidarı kamu işçilerine sefalet zammını dayatıyor!
AKP iktidarı her daim sermayeyi korudu, besledi. Kapitalistleri teşvikle, vergisiz bir hayatla ödüllendirdi. Çok kazanan kapitalistleri, çok daha fazla kazanan kapitalistler haline getirdi. Ücretleri eriyen işçi ve emekçileri, daha fazla kaybeden işçi ve emekçiler noktasına sürükledi.
Saray iktidarı burjuva sınıf iktidarının çıkarları için mesai yaptı, yapıyor. Bunun için asgari ücretli işçilere, kamu emekçilerine, emeklilere sefaleti reva gördü. Kamu işçilerine de sefalet sözleşmesini dayatıyor.
Ücretleri yıllardır eriyen kamu işçilerinin karşı karşıya kaldıkları yıkım derinleşiyor. Kamu işçileri yıllardır TİS masasında kaybediyor. Buna rağmen AKP iktidarı kamu işçilerinin ücretlerini eritme politikasını kararlılıkla sürdürüyor.
AKP iktidarı, zam oranlarını düşük tutma konusunda pervasız görünüyor. Kamu işçilerine yönelik sefalet zammı dayatmasının en büyük dayanaklarından biri hükümetin “yalan aparatı” TÜİK’tir. AKP iktidarı, kamu işçileri sözleşmesinde TÜİK enflasyon rakamlarını öne sürmeye başladı. Ekonomik krizi diline dolayan AKP, “fedakarlığı” bir kez daha genelde emekçi kesimlerinden, özelde kamu işçilerinden bekliyor.
Türk-İş ve Hak-İş bürokratları sermayenin sefalet dayatmasının birer aparatıdır!
İhanetin merkezi olan bu iki konfederasyon kamu işçilerini bir kez daha sırtından bıçaklamaya hazırlanıyor. Yaptıkları yapacaklarının göstergesidir. O Türk-İş ki; geçmişte Genel Başkanı’nın ağzından ihaneti itiraf etmişti. Ergün Atalay, zamanın çalışma bakanına “Uzasa işi karıştıracağız, en azından kapattım böyle” diyerek, kamu işçisine yaptığı ihaneti itiraf etmişti. Aynı Ergün Atalay’ın başında bulunduğu Türk-İş birkez daha ihanet etmeye hazır! Hak-İş ise AKP iktidarının dalkavukları tarafından yönetilen bir konfederasyon!
***
2024 yılı içinde kamu işçilerinin eylemlerinin hedefinde sadece sermayenin yürütme gücü AKP iktidarı yoktu. Kamu işçilerinin hedefinde Türk-İş ve Hak-İş’in başına çöreklenmiş sendika ağaları da vardı. Savunma sanayi ile demiryolu işçilerinin öfkesinden Türk-İş ve Hak-İş şefleri de nasibini almıştı.
Kamu işçilerinin temel taleplerinden biri ücretlerinin yoksulluk sınırının üstüne çıkmasıdır. Yanı sıra, vergi dilimlerinin düşürülmesi, vergi yükünün hafifletilmesidir. Çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Eşit işe eşit ücret ödenmesidir. Sosyal yardımların gerçek enflasyon oranında artırılmasıdır vb…
Türk-İş ve Hak-İş işçilerin taleplerinin bir kısmını sözde sahipleniyor. Zira ek zam eylemleri sırasında işçilerin taleplerini görmezden gelmenin yol açtığı işçi tepkisinin yeniden ortaya çıkmasından korkuyorlar. Bu nedenle kamu işçilerinin sözleşmesinde ENAG enflasyon rakamlarının esas alınmasını istiyorlar.
Türk-İş ve Hak-İş ağaları kamu işçilerinin vergi yükünü görüyorlar. Toplu İş Sözleşmesi’nin birinci ve ikinci yıllarında işçilerin yıl boyunca ödeyecekleri gelir vergisi oranının yüzde 15 olarak belirlenmesini, yüzde 15′i aşan vergilerin devlet tarafından karşılanmasını sözde de olsa talep ediyorlar.
Türk-İş’in ve Hak-İş’in talepleri arasında sosyal yardımların ve yemek parasının ENAG’ın hesapladığı enflasyon oranında artırılması da var. Ayrıca kamu işçileri arasındaki maaş farkının kaldırılması, eşit işe eşit ücret verilmesini de “öneriyorlar”. Esnek çalışma konusunda sessiz kalarak buna kapı aralayan Türk-İş ve Hak-İş’in ağaları, söz konusu talepleri elde etmek için ortaya bir mücadele programı koymaktan ise özenle kaçınıyorlar.
Türk-İş ve Hak-İş’in başında bulunan ihanet şebekeleri kamu sözleşmesi konusunda kamu işverenleriyle birlikte hareket ediyor. Grev silahını kullanmayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Taban basıncına rağmen işi çok uzatmadan bir kez daha sessiz sedasız bitirmek istiyorlar.
Kazanmak için TİS’ine sahip çık!
Kamu işçileri haklı olarak sendikalara güvenmiyor. Türk-İş ve Hak-İş’in satış sözleşmesine imza atacağını biliyorlar. Öte yandan, sözleşmeden kazanımla çıkabilmenin olmazsa olmazı olan iç örgütlülükten yoksunlar. İşyeri ve TİS komitelerinden mahrumlar. Dahası kamu işcileri ortak sorunlarına, ortak çözümün yolu olan birlik ve mücadele örgütlülüğünden yoksunlar. Bu nedenle her sözleşme döneminde kayıplara uğruyor ancak öfke ve tepkilerini mücadeleye dönüştüremiyorlar.
2024 yılında Harb-İş’in bazı şubelerinin öncülüğünde gelişen eylemler ya da Demiryol-İş’te yaşanan süreçler elbette mücadeleyi ileriye taşımak için bazı imkanlar yarattı. Ancak bu kadarı kamu işçisini içinde bulunduğu cendereden çıkarmaya yetmiyor.
Bugün tabandan yükseltilecek mücadele mevzilerine ihtiyaç var. Türkiye işçi hareketinin taban örgütlenmesi zayıf bir durumda. Kamu işçileri bu noktada daha avantajlılar. İş yeri komiteleri, şube ya da bölgeler arası ortak mücadele platformları gibi örgütlenme deneyimlerine sahipler. Tarihin en kapsamlı saldırılarından birine maruz kalan kamu işçilerinin yapması gereken sözleşmelerine sahip çıkmak, tepkisini eyleme dökmek, mücadelesini taban örgütlülüğüne dayalı olarak büyütmektir.
H. Yağmur