Greif işgali 11. yılında yol göstermeye devam ediyor...

"Birleştik ve direnişin kalesini yarattık!"

Greif direnişi, gerçek anlamda söz, yetki ve karar hakkının işçilerde olduğu devrimci bir sınıf eylemiydi. İşçi hareketinin tarihsel birikimi üzerinde yükseldi. Ama onun esas “özgünlüğü” ona yön veren devrimci sınıf çizgisiydi. Bu çizgi ve birleşen işçilerin gücü sınıf hareketin devrimci geleceğini temsil ediyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 17 Şubat 2025
  • 14:20

Tarihler 10 Şubat 2014’ü gösterdiğinde Hadımköy’de bir Amerikan tekeli olan Greif fabrikasında “beklenmedik” bir eylem gerçekleşti. Toplu sözleşme sürecinin tıkanması ve kapitalistlerin küstahça dayatmaları karşı işçiler fabrikayı işgal etti. Sınıf hareketinin o günkü düzeyi düşünüldüğünde ilk anda büyük bir şaşkınlık yaratan bu işgal eylemi 60 gün boyunca sürecek sınıf hareketinin yarınına önemli ders ve deneyimler bırakacaktı. 

Ne yaptıkları konusunda açık bir bilince sahip olan işçiler lafı hiç dolandırmadılar. Kendilerini “işgalci Greif işçileri” olarak tanımladılar ve güvenlikten yönetime tüm idari personeli kapı dışarı ettikleri fabrikaya da “işgal fabrikası” dediler. Sermayenin dayatmalarına karşı işgal bayrağını yükselten Greif işçileri "Birleştik ve direnişin kalesini yarattık!” diyorlardı. Direnişçi işçiler, sınıf kardeşlerine şu şekilde seslendiler:

“Yaşadığımız sorunlar tek tek patronların yarattığı sorunlar değildir. Bir bütün olarak sermaye sınıfının tüm işçi ve emekçilere dönük kölelik saldırılarıdır. Meselenin böyle olduğu yerde top yekûn direniş de bizim görevimizdir.”

Direnişin ilk bildirisi, sınıf hareketi tarihine bir onur belgesi olarak geçti. Kendi mücadelesiyle sınıf hareketinin mücadele tarihi arasında bağ kuran bildiri söz “işgal eyleminin” kendisine gelince “Biz işçiler ise tek bir İŞGAL tanıyoruz, o da sırtımızdan geçinenlerin özel mülkiyetine saplanan fabrika işgalleridir. Bir tek haklı SAVAŞ biliyoruz, o da köleliğe sona erdirmek için verdiğimiz sınıf savaşıdır” diye haykırdı. Greif’ta yükselen ses sınıf hareketinin mücadele tarihinden geliyordu. Lyon’dan Kavel’e oradan bugüne uzanan birikimin üzerinden yükseliyordu. Direnişin bilincini belirleyen ona yön veren devrimci işçilerin sesiydi.  

Greif işçileri ilk anda sarf ettikleri bu sözlerin öylesine söylenmiş olmadığını süreç boyunca gösterdiler. 60 gün süren fabrika işgali boyunca sergiledikleri pratikle devrimci çizgi ve işçi sınıfının birleştiği yerde nelerin başarılabileceğini ortaya koydular.

Greif işgalinin özgün gücü

Greif, dünya genelinde 250 fabrikası bulunan Amerikan tekelidir. Hadımköy Greif fabrikasında çalışan işçiler emeklerine, geleceğine sahip çıkmak için 14 bölümün 44 taşeron firmanın olduğu fabrikada komitelere dayalı örgütlülük inşa ettiler. Eylemin gücü ve kararlılığı öncesinde yapılan hazırlığa dayanıyordu. Devrimci işçilerin öncülüğünde yapılan eğitim çalışmalarında işçi sınıfının mücadele tarihi, fiili meşru mücadelenin gerekliliği daha baştan zihinlere işlenmişti. Greif’in devrimci öncüleri biliyordu ki sınıf mücadelesi bilincini, fiili meşru mücadele anlayışını içselleştirememiş işçiler kapitalistlerin türlü oyunları karşısında pragmatist, dar hesapçı yaklaşır, belirsizlikler içinde kalarak geri adım atarlar. Bir fabrikayı sınıf mücadelesinin mevziisine dönüştürmek ise bilinçli ve örgütlü davranan işçilerle mümkün olur. Greif’i yaratan ve sınıf mücadelesinin önemli bir mevziisine dönüştüren de bu anlayışın kendisiydi.

Söz, yetki, karar işçilerde!

Greif işçileri fabrika işgaliyle taleplerinin arkasında olduklarını gösterdiler. Greif işçileri attıkları her adımı bütün işçilerin katıldığı genel meclis toplantılarında tartışarak karara bağladılar. İşgalle birlikte komiteler yalnız direnişin kalbi olmadı aynı zamanda her biri bir işçi okuluna dönüştü. Genel Meclis toplantıları yalnız alınan kararların hayata geçirilmesinde değil bizatihi bu kararların oluşturulmasında temel bir rol oynadı. İşgal fabrikasında hayata geçirilen kolektif işleyiş Türkiye işçi sınıfı mücadelesinde eşi benzeri pek olmayan bir işçi demokrasisi deneyimine dönüştü. Elbette bunların hiç birisini kendiliğinden olmadı. Sınıf devrimcilerinin uzun soluklu hazırlığıyla, sahip oldukları devrimci program, bir fabrika şahsında ete kemiğe büründü. 

Greif aynasında yaldızları dökülenler 

Greif işgalinin yanında olanlar olduğu gibi karşısında konumlananlar (ya da gerçek bir sınıf mücadelesin sarstığı statükoların etkisiyle bu karşı cepheye katılanlarda) vardı. İşçilerin örgütlendiği DİSK Tekstil sendikasına hâkim bürokratik anlayışın kendinden beklenileni yapması ve devletten daha saldırgan bir tutum sergileyerek direnişin karşısında yer alması çok uzun zaman almadı. DİSK yönetimi de tescilli işçi satıcılarına kol kanat germekle kalmadı. Bizzat onların ihanetine ortak oldu. İşgali kontrol altına alma çabaları baştan boşa düşünce kendi mücadele anlayışını fersah fersah aşan bu direnişini etkisizleştirmeye kalktılar. Böylece yalnız Greif işçisine değil onun mücadelesi şahsında DİSK’in mücadeleci geçmişine de ihanet ettiler. Bazı sol çevrelerin, “sosyalist” bir konferadasyon başkanı olarak halen övgülerine mazhar olabilen Arzu Çerkezoğlu ve onun gibi yeri geldiğinde “sosyalistliği” kimseye bırakmayan sendikacıların yaldızları, direniş karşısında bir bir döküldü.

Bu cepheye çoğu sendikal bürokrasiden beslenen 44 aydın ve sendika uzmanı, sınıf mücadelesi tarihine bir utanç belgesi olarak geçen Greif işgali karşıtı açıklamayla katıldılar. Sözde DİSK Tekstil uzmanına yapılan bir saldırıya karşı yapılan açıklama aslında ileriye çıkamayanın nasıl gerileşeceğinin göstergesiydi. Bu uzmanların önemli bir kısmı yazdıkları kitaplarda, katıldıkları panellerde fiili meşru hattını överken, geçmişte gerçekleşmiş bu tür eylemleri model olarak gösterirken, Greif karşısında bu türden bir gericiliğin parçası olmaları söz ve pratik arasındaki önemli farkı gösteriyordu. Greif işgali sınıf mücadelesi safında olduğunu söyleyen bazı aydın ve uzmanların gerçeğini göstermesi açısından da bir turnusol kâğıdı işlevi gördü. 

Greif işgalcileri birleşerek direnişin kalesini yarattılar, sınıf mücadelesine yeni ölçü ve değerler getirdiler. Bu ölçü ve değerleri kendi statükoları için tehlike görenler, sınıf mücadelesinin sert gerçekleri karşısında ürkenler kendilerini direnişin karşısında sermaye ve bin bir bağla bağlı oldukları sendikal bürokrasinin yanında buldular.

***

Greif direnişi gerçek anlamda söz, yetki ve karar hakkının işçilerde olduğu devrimci bir sınıf eylemiydi.  İşçi hareketinin tarihsel birikimi üzerinde yükseldi. Ama onun esas “özgünlüğü” ona yön veren devrimci sınıf çizgisiydi. Bu çizgi ve birleşen işçilerin gücü sınıf hareketin devrimci geleceğini temsil ediyor. Şimdi ise bize Greif direnişini yaratan anlayışı en ileri düzeyde kuşanmak, bu güçle yeni Greifler yaratmak düşüyor. Sınıf hareketini bugün içinde bulunduğu durumdan çıkarmak için fiili meşru mücadele çizgisini her fabrikada ete kemiğe büründürmek Greif’i, metal fırtınasını yaratanların omzunda bir görev olarak duruyor.