Siber Güvenlik Başkanlığı ile ne hedefleniyor?

AKP-MHP iktidarı kendi bekası için basın kuruluşları üzerindeki baskıyı sistematik bir şekilde artırıyor. Medya tekelini büyük oranda elinde bulunduran iktidar, denetim altına alamadığı basın-yayın kuruluşlarını yasaklar, sansürler, kapatmalar, bant daraltma uygulamaları ile engellemeye çalışıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 30 Ocak 2025
  • 17:30

AKP-MHP iktidarı kendi bekası için basın kuruluşları üzerindeki baskıyı sistematik bir şekilde artırıyor. Medya tekelini büyük oranda elinde bulunduran iktidar, denetim altına alamadığı basın-yayın kuruluşlarını yasaklar, sansürler, kapatmalar, bant daraltma uygulamaları ile engellemeye çalışıyor.

Haber alma ve verme hakkına yönelik saldırılar, “Dezenformasyon Yasası”, “Etki Ajanlığı” gibi uygulamalarla devam ediyor. Ancak bu kadarı rejime yetmiyor ki, “Siber Güvenlik Yasa Teklifi”, içerdiği muğlak ifadelere rağmen mecliste kabul edildi. Söz konusu yasa teklifi ile kurulan Siber Güvenlik Başkanlığı ise, muhalif basına yönelik baskı ve sansürü yoğunlaştırmanın yeni bir aparatı olacak.

AKP-MHP iktidarı döneminde çıkarılan yasa ve düzenlemeler muğlak tanımlarla doldurularak keyfiliğe geniş bir alan açtı. Kendi içinde burjuva hukuk normlarını dahi parçalayıp atan iktidar, orman kanunlarına her gün bir yenisini ekliyor. Kirli hesaplarla yapılan bu tür düzenlemeler bir yandan tek adam rejimini tahkim etmek için kullanılıyor öte yandan emekçileri manipüle etmenin temel araçları olarak değerlendiriliyor. “Kişilerin kimlik bilgilerinin korunması” gerekçesiyle gündeme getirilen yasal düzenlemeyle Siber Güvenlik Başkanı’na ev-işyeri arama, el koyma, tüm kurum ve kuruluşların bilgi-belgelerine sınırsız erişme yetkisi tanıyor.

“-Mış gibi…”

Söz konusu düzenlemede dikkat çeken en temel keyfiyet alanı, “veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturma” suçunun imal edilmesidir. “Veri sızıntısı olmadığı halde veri sızıntısı yapılmış gibi algı oluşturma” suçunun tanımlandığı teklifte, bu suçu işleyenlerin 2 ila 5 yıl arasında hapisle cezalandırılması isteniyor. Bu uydurma suç tanımının tepki çekmesi iktidarı kısmi değişiklikler yapmaya zorladı. Son haliyle “Veri sızıntısı olmadığı halde halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak ya da kurumları veya şahısları hedef almak amacıyla veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturanlara veya bu içerikleri yayanlara” ceza verilmesi yasalaşmış oldu. Özü değişmeyen bu suçlama ile hedef alınan gazetecilerdir. İktidar bu madde ile çeşitli nedenlerle sık sık kamuoyuna yansıyan veri sızıntılarını da saklamayı hedefliyor. Öte yandan, “algı oluşturmak” gibi soyut ve yoruma açık bir fiil üzerinden keyfi saldırılara zemin hazırlanmış oldu.

Bilgi ve belgelere sınırsız erişim

Yasa teklifinin satır aralarında kalan bazı maddeler ise saldırının esas hedefini ortaya koyuyor. Düzenlemenin 6. maddesinin birinci paragrafının (b), (ç), (d) bentleri, Siber Güvenlik Başkanlığı’na sınırsız erişim yetkisi tanıyor.

Yasa teklifine göre Siber Güvenlik Başkanlığı’nın yöneticileri ve çalışanları AKP-MHP iktidarı tarafından belirlenecek. Aralarında sarayın MİT Başkanı, bakanları, MGK genel sekreterinin de olduğu başkanlık; gerçek ve tüzel kişiler, demokratik kitle örgütleri, şirketler, belediyeler, üniversiteler, yani akla gelebilecek tüm kişi ve kurumların veri, bilgi, arşiv ve kayıtlarına sınırsız erişim yetkisine sahip olacak. Bunlara ev ve işyeri arama, el koyma gibi yetkiler de dahil. Verileri paylaşmayanlar ise cezalandırılacak. Sadece hâkim ve savcıların sahip olduğu bu yetkilerin verildiği başkanlığı denetleyen herhangi bir mekanizma olmayacak. Başkanlığa teslim edilecek verilerin “iki yıl sonra” imha edileceği belirtilmesine rağmen bu konuda herhangi bir “güvence” sunma gereği daha duyulmamış. Başkanlığa verilen geniş ve keyfi yetkilerle hedef alınan ise emekçilerin temel demokratik hak ve özgürlükleridir.

Sansür sopasına bir yenisi eklendi

2022 yılında çıkarılan Dezenformasyon Yasası, 4 bin 590 kişiyi soruşturma ile karşı karşıya bıraktı. Kesin olmayan verilere göre soruşturmaya uğrayan 56 gazeteciden en az 7’si bu yasaya dayanılarak tutuklandı. Ardından kabul edilen Etki Ajanlığı düzenlemesi söz, basın ve ifade özgürlüğüne karşı büyük bir tehdit oluşturuyor. Şimdi bu sopalara bir yenisi daha eklenmek isteniyor. 

2024 yılı biterken Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin yayınladığı verileri göre 40 gazeteci tutuklu bulunuyordu. Yılın son günlerinde 7, ilk günlerinde 6 gazeteci daha mesleki faaliyetleri nedeniyle keyfi şekilde tutuklandı. Gazeteciler ev hapsi, soruşturma ve davalarla her gün tehdit ediliyor. Tüm bunlara “sosyal medya paylaşımları” gerekçesiyle düzenlenen ev baskınları ve tutuklamalar eklendiğinde, iktidarın haber alma-verme ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırganlıkta sınır tanımadığı açıkça görülüyor. Bu pervasızlık ancak örgütlü mücadele ile durdurulabilir. Unutulmamalıdır ki söz, basın, ifade özgürlüğü hakkına sahip çıkılmazsa emekçilerin sahip olduğu hiçbir hakkın korunması da mümkün olmayacaktır.

K. Düşgör