Ukrayna, Batı emperyalizmine maşa olma ile Moskova'nın kararlı tutumu arasında sıkışmış durumda. “Barış” görüşmelerine dair umutlar her ne kadar gündeme getirilse de hem Batı'nın kışkırtmaları hem çatışmanın derin yapısal sorunlar içermesi “barışın” gerçekleşmesini zorlaştırıyor.
20. yüzyıl boyunca dış aktörlerin savaşan taraflara ateşkes baskısı yaptığı pek çok bölgesel çatışmada olduğu gibi, Ukrayna'da da önerilen ateşkes süreci, ancak Moskova'nın öncelikleri dikkate alındığında işe yarayabilir. Oysa Rusya için savaşı sürdürmenin maliyeti, halen bir ateşkesin getireceği olası avantajlardan az. Bu koşullarda müzakereler başlasa bile, süreç “düşmanlaştırmanın” devam ettiği ve hatta tırmandırıldığı bir ortamda yürütülecek gibi görünüyor.
Batı'nın silah “desteği” ve Ukrayna'nın çıkmazı
Ukrayna, 2022 baharında Batı'nın “destek” garantilerine güvenerek girdiği savaşı kazanacağı vehmine kapılmıştı. Son dönemde boşa düşen o beklentiyi yeniden diriltmeye çalışıyorlar. Oysa Batı'nın, Kiev'i silahlandırmak ve Rusya'ya karşı bir vekil olarak kullanmak dışında bir çözüm sunmadığı açıkça görülüyor.
2022 yılında Ukrayna'nın “askeri başarıları”, Batı'nın uyguladığı sıkı yaptırımla birlikte Rusya'nın ekonomisini çökerteceği beklentisini doğurmuştu. Ancak çatışmanın yıpratma savaşına dönüştüğü noktada Ukrayna'nın başta savaştıracak asker olmak üzere kaynakları Rusya'ya kıyasla hızla tükendi. Çöküşe sürüklenen taraf, ABD-NATO cephesinin maşası olmayı kabul eden Ukrayna oldu.
Bugün Zelenski, Macron’dan NATO’nun tüm bileşenlerine kadar çeşitli aktörlerden destek dilenmesine rağmen, Batı “anlamlı bir çözüm” sunmaktan uzak. 2022'deki İstanbul görüşmelerinde Batı'nın iklimi zehirleyici tutumu, Ukrayna'nın bugün karşı karşıya kaldığı siyasi istikrarsızlığın ve askeri kabiliyetsizliğin zeminini hazırladı.
Batı'nın Ukrayna'yı vekil bir aktör olarak kullanma stratejisi, büyük oranda savaşı kızıştırmak ve Rusya'yı yıpratma çabasına dayanıyor. Ancak bu yaklaşım Ukrayna'nın çatışma alanında daha fazla tükenmesine ve halkın moralinin bozulmasına neden oldu. Son raporlar, Ukrayna ordusundaki toplu kaçışların, Batı’nın tüm desteklerine rağmen, savaşma kabiliyetini ciddi şekilde zayıflattığını ortaya koyuyor. Bu durum, Moskova'nın stratejik avantajını daha da pekiştiriyor.
Trump faktörü
Donald Trump'ın ikinci başkanlık dönemi, Ukrayna'daki savaşa dair beklentilerle karşılanmış olsa da vaatlerinin açık olmaktan uzak olduğu görüldü. Trump’ın “barışı 24 saat içinde sağlayabileceği” yönündeki iddialar, yerini belirsiz ifadelerle dolu söylemlere bırakmış durumda.
Trump, Batı'nın mevcut politikalarını anlamlı bir şekilde değiştirecek adımlar atmaktan ziyade, Ukrayna'yı Rusya’yı yıpratmanın aparatı olarak kullanmaya devam edeceğinin sinyallerini veriyor.
Trump'ın farklı olabileceği noktaysa, savaşın maliyetlerini Batı Avrupa'nın sırtına yıkarak ABD'nin dikkatini Çin'e yöneltmektir. Ancak bu durum stratejik olarak Rusya'yı kısmen rahatlatsa da çatışmanın çözülmesini sağlamaz.
Trump da Batı'nın diğer liderleri gibi Moskova ile “anlamlı barış görüşmeleri” yapmaya istekli görünmüyor. Bundan dolayı Rusya, çatışmayı kendi şartlarıyla sonlandırmak için Ukrayna'yı zorlamaya devam ediyor.
Moskova'nın Stratejisi: Ukrayna'yı teslim olmaya zorlama
Moskova yıpratma savaşını sürdürerek Ukrayna’yı hem ekonomik hem askeri olarak tamamen çaresiz bırakmayı hedefliyor. Bu strateji, Batı'nın desteğini minimalize ederek uzun vadeli beklentileri doğrultusunda yol almak şeklinde belirginleşiyor. Moskova, Batı kamuoyunda savaş yorgunluğu yaratmak ve ekonomik maliyetleri artırmak suretiyle, Ukrayna'ya yapılan desteğin azalacağını varsayıyor.
Rusya’nın odaklandığı bir diğer husus ise Ukrayna halkı üzerindeki psikolojik baskıyı artırmak. Sürekli füze saldırıları ve altyapıya yönelik yıkıcı operasyonlar düzenleyerek Ukrayna halkını çaresizlik ve umutsuzluk içinde bırakmayı amaçlıyor. Kremlin bu stratejiyle, Ukrayna halkını demoralize ederek ve ekonomisinin çöküşünü hızlandırarak içten zayıflatmayı hedeflediği Zelenski hükümetini kendi şartlarına göre bir barışa zorlamayı amaçlıyor.
“Mucizevi” bir çözüm var mı?
Ne yazık ki mevcut durumda Ukrayna’daki çatışmaya mucizevi bir çözüm bulunmuyor. Moskova, barış görüşmelerine ancak kendi stratejik çıkarlarına hizmet edeceğine inandığında yanaşacaktır.
Batı ise Ukrayna’yı yalnızca bir vekil savaş aracı olarak kullandığı için olası bir barışı engelliyor. Savaş ateşine sürekli benzin dökerek süreci uzattıkça uzatıyor.
Ukrayna halkı Batı’nın maşası olarak kullanılmak ile Rusya’nın stratejileri arasında sıkışmış durumda. Sonuç olarak, Ukrayna’daki savaşın geleceği ne yazık ki büyük ölçüde küresel güç dengelerinin seyrine bağlanmış bulunuyor. ABD ile Avrupa’nın stratejik bir değişim olmadan yalnızca geçici çözümler sunmaya devam etmesi, çatışmayı uzun süre devam ettirme politikasında ısrarlı olduklarını gösteriyor.
Yıkıcı savaş, Ukrayna halkını daha derin bir trajediye doğru sürüklüyor. Hal böyleyken halen emperyalist savaş karşıtı bir kitle hareketinin gelişememesi, savaş kundakçılarının işini kolaylaştırıyor.