ABD'de orman yangınları ve sistemin acizliği

Yangınların dindiği bir gün geldiğinde bile, bu sistemin yarattığı krizlerin külleri altında boğulmamak için, toplumsal mücadelenin büyütülmesi ve doğayla uyumlu bir yaşamın inşası zorunlu olmaya devam edecektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 18 Ocak 2025
  • 08:00

"Kapitalizm, kendi mezar kazıcılarını yaratırken, aynı zamanda doğayı ve insan yaşamını hiçe sayarak dünyayı ateşe verir."

Karl Marx

ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Los Angeles kenti çevresinde başlayan orman yangınları bir kez daha kapitalizmin yarattığı krizlerin yıkıcı sonuçlarını gözler önüne serdi. Dünyanın en büyük “süper” emperyalist devleti, gezegenin her tarafına savaş aygıtını gönderebiliyorken orman yangınları karşısında tam bir acizlik içinde olduğu görüldü. 

20 milyona yakın nüfusu olan Kaliforniya’da 7 Ocak Salı günü Pacific Palisades bölgesinde başlayan yangın, Santa Ana rüzgârlarının saatte 112 kilometre hızla esmesiyle kısa sürede çevreye yayıldı. Bölgenin kenar mahallelerinde derme çatma çadırlarda “yaşayan” ve sayıları on binleri bulan evsiz yoksullar var. Yangınlarda en çok etkilenen de onlar oldu. Resmi kaynaklara göre, yangında şu ana kadar en az 30 kişi hayatını kaybetti ve bu sayının artmasından endişe ediliyor. 200 bine yakın kişi için zorunlu tahliye emri verilirken, 200 bin civarında kişi için de tahliye uyarısı yapıldı. 

Pasadena'nın kuzeyindeki Eaton ve Hollywood Tepeleri’ndeki Sunset gibi farklı bölgelerde de devam eden yangınlar, Los Angeles'ın tarihindeki en büyük felaketlerden biri haline geldi. Pacific Palisades’te altı binden fazla yapı ya yok oldu ya da büyük ölçüde hasar gördü. 2008’deki Sayre Yangını’nı geride bırakan bu yangın, yalnızca evlerin değil yaşamların ve doğanın da kül olduğu bir trajediye dönüştü.

Yangına müdahalede yetersiz kalan itfaiyenin, personel eksikliğinden dolayı saat ücreti 20 sent olan, her tür güvenceden yoksun mahkumları çalıştırdığı da iddialar arasında. Yangına müdahaleyi çıkmaza sokan önemli etkenlerin başında ise bölgede yaşanan su “sıkıntısı” geliyor.

Su sıkıntısının esas nedeni kapitalizmdir

Kâra dayalı anarşik bir üretim tarzı olan kapitalizm su sıkıntısının da esas sorumlusu olarak karşımıza çıkıyor.  

Yıllardır ırkçı-Siyonist İsrail rejimine maddi destek sağladığı için tepki çeken Amerikalı Resnick ailesine ait büyük tarım şirketleri arasında öne çıkan Wonderful Company, bu kez de yangınlara müdahalelerdeki su sıkıntısından sorumlu tutuluyor. 

Bölgedeki su kaynaklarının büyük bölümünü kontrol eden bu şirket, tarım için bölgedeki su kaynaklarının büyük bir kısmını kullanıyor. Şirketleri aracılığıyla Kaliforniya'daki suyun en büyük kullanıcılarından biri olarak bilinen Resnick ailesinin eyalette yaklaşık 130 bin dönümlük arazisi olduğu belirtiliyor. Bu arazilerde büyük oranda suya ihtiyaç duyan ürünler yetiştiriliyor. 

Bu Siyonist aile, şirketleri aracılığıyla eyaletteki su kaynaklarının yüzde 60’ına yakınını kontrol ediyor ve su kaynakları üzerinde tam kontrol sağlayabilmek için eyalet yasalarında değişiklikler yaptırdığı söyleniyor.

İklim krizi ve kapitalizmin çıkmazı

ABD’deki yangınlar, kapitalist sistemin yarattığı ve derinleştirdiği iklim krizinin dolaysız sonuçlarından biridir.

Son yıllarda artan sıcaklıklar, kuraklık ve fırtınalar orman yangınlarının daha sık yaşanmasına ve daha yıkıcı hale gelmesine neden oluyor. Ancak bu “doğal afetlerin” esas nedeni, doğayı talan eden, fosil yakıtlara dayalı anarşik kapitalist üretim tarzıdır. Sermayenin “büyüme daha çok büyüme” hırsı, doğayı ve insan yaşamını hiçe sayarak ekosistemi de tahrip ediyor.

Kaliforniya'da hala devam eden yangınlar, dünya jandarması olduğu iddiasındaki ABD emperyalizminin aczini bir kez daha ortaya koydu. Dünyanın dört bir yanında askeri üsleri olan, üslerde 160 ila 180 bin işgalci asker bulunduran bu “süper güç,” kendi topraklarındaki orman yangınlarını söndürmekte aciz kaldı. Mahalle sakinlerinin kovalarla yangın söndürmeye çalıştığı görüntüler, emperyalist ABD'nin “çaresizliğini” trajik-komik bir şekilde gözler önüne seriyor.

Emperyalizmin içi boş gücü

ABD, yıllık trilyonlarca dolarlık askeri harcamalarıyla küresel hegemonyasını koruma derdinde. Ancak bu harcamaların küçük bir kısmını bile doğal afetleri önlemek ya da olası felaketleri hızla çözmek için ayırmıyor. Los Angeles’ta yaşananlar, halkın temel ihtiyaçlarının hiçe sayıldığını ve devletin yalnızca sermayenin çıkarlarını koruma işlevini yerine getirdiğini gösteriyor. Emperyalist güçlerin orduları, doğayı ve insan yaşamını yok eden savaşlar için sınırsız kaynak bulurken, itfaiye araçları ve yangın önleme sistemleri gibi temel altyapılar bütçe kesintilerine kurban ediliyor.

Elektrik kesintileri, tahliye emirleri ve duman altında kalan mahalleler, yalnızca bir “kriz yönetim” eksikliğinin değil, kapitalizmin çürümüşlüğünün de yansımasıdır. Pacific Palisades bölgesindeki yangınlar sırasında ABD'deki sınıfsal eşitsizlikler de daha belirgin hale geliyor. Zenginler, saat ücreti 2 bin doları bulan özel itfaiye şirketleriyle can ve mal güvenliğini sağlarken, buna gücü yetmeyenler ya varlıklarıyla birlikte yanıyor ya da evlerinin gözleri önünde kül olmasını çaresizce izlemek zorunda kalıyorlar. Bu trajik manzara, kapitalist sistemin yalnızca ayrıcalıklı bir azınlığın çıkarlarına hizmet ettiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Geniş halk kesimleri, yangınla mücadelenin yükünü omuzlayabilmek bir yana, sistemin bu çifte standardı altında eziliyor.

Ekonomik kayıp ve insani bedel

Yangınlara müdahalede yalnızca bin 400 itfaiyecinin (Bunların ne kadarının mahkumlardan oluştuğu bilinmiyor) görev yaptığı açıklandı. Ancak bu sınırlı çaba, yangınların yarattığı insani ve ekonomik kayıpları önlemeye yetmiyor. 

Özel şirketlerin yaptığı tahminler, ekonomik hasarın 500 milyar dolara kadar çıkabileceğine işaret ediyor. Yangınların oluşturduğu enkazın temizlenmesi ise yıllar alacak. Ancak enkazların ardında belirginleşecek olan esas gerçek, kapitalist-emperyalist sistemin her türlü insani değere yabancılığı ve çürümüşlüğüdür. 

Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin, kendi topraklarında böylesine aciz duruma düşmesi, kapitalist sistemin doğaya ve insana verdiği zararın kaçınılmaz sonucudur. Bugün rüzgârla yayılan bu yangınlar, gerçekte kapitalizmin yarattığı yıkımın alevleridir. 

Rosa Luxemburg’un dediği gibi: 

"Ancak, kapitalist sistemin küllerinden yeni bir dünya yükselebilir; bu, insanın insanı sömürmediği, doğanın talan edilmediği bir dünyadır."

Yangınların dindiği bir gün geldiğinde bile, bu sistemin yarattığı krizlerin külleri altında boğulmamak için, toplumsal mücadelenin büyütülmesi ve doğayla uyumlu bir yaşamın inşası zorunlu olmaya devam edecektir.

Kapitalizm, yangınları kovalarla söndürecek kadar acizdir; sosyalist bir geleceğin inşası ise bu karanlık tabloyu değiştirebilecek tek çıkış yoludur.