Emekli maaşlarına yapılan “zam” konusunda emekli sendikalarından görüş aldık.
Emekliler Dayanışma Sendikası Gebze Temsilcisi Elmas Duman, emekli maaşlarına yapılan zamma ilişkin şunları ifade etti:
“Biz Emekliler Dayanışma Sendikası olarak emeklilere ve çalışanlara yapılan zammı tabi ki kabul etmiyoruz. Bu sefalet ücreti, kabul etmek mümkün değil. Dolayısıyla bu sorun her yerde her zeminde işçi sınıfıyla birlikte, sokakta çözülebilir. Emeklilerin tek başına çözebileceği bir sorun değil. Bundan dolayı işçi sınıfıyla ortak bir mücadele hattı oluşturursak kazanımlar elde edebiliriz. Bağımsız bir sınıf mücadelesi, partilerden bağımsız bir hat olması gerekir. Elbette ki her emekli ve çalışanın oy verdiği bir parti olabilir. Ama bu mücadele ettiği sendikayı, derneği, kurumu bağlamamalıdır. Emekliler ve çalışanlar taleplerini belirlemeli ve ortak bir mücadele örülmelidir. Ancak böyle başarabiliriz, belli haklar kazanabiliriz. Tamamen sermayeye göre şekillenmiş bir devlet, sistem var ve biz emeklilerin çalışanlarla birlikte direnmekten başka şansı yok. Bu sene de bize bu sefalet ücretini dayatıyorlar. Sermaye ve egemen güçler daha iyi bir ücret politikasının önünde büyük bir engel. Mehmet Şimşek açıkça söylüyor, orta vadeli bir program oluşturduk diyor, yani emeklilere ve çalışanlara bundan daha fazlasını verme imkanımız yok diyor. Cumhurbaşkanı asgari ücret belirlenmesinin ardından dedi ki, “Patronların elini mi tutan var. Biz bu kadar belirledik işveren daha fazlasını verebilir”. Şimdi biz de EDS olarak soruyoruz, sayın cumhurbaşkanı sizin elinizi kim tutuyor? Siz neden emeklilere bu sefalet zammını reva gördünüz? Merak ediyoruz, sizin elinizi kim tutuyor da daha fazlasını veremiyorsunuz?
Enflasyon karşısında tabi ki emeklilerin alım gücü düştü. Bugün markete gidip aldığımızı yarın aynı fiyata bulamıyor, dolayısıyla alamadan geri dönüyoruz. Ekmeğe, ete, süte yapılan zamlar aldı başını gidiyor. Cumhurbaşkanı protesto edin diyor, almayın boykot edin diyor. Kendilerine İslami cemaatleri, İslami toptancıları adres gösteriyor. Marketlerin de sürekli zam yapmasının bir nedeni var, toptan birçok kaleme zam gelmesinin yansıması bu. Üretici malını satamıyor, toplayıp döküyor. Malın üreticiden markete gelene kadarki aracıları aradan çıkarabilmek gerek.
Ayrıca, sendikal mücadeleye baktığımızda da yine sermayenin tarafında olan hükümet sistemini görüyoruz. Grevleri yasaklıyorlar ve diyorlar ki grevler işverenin aleyhinedir. Ne gördük, şimdiye kadar MESS’e karşı toplu sözleşme görüşmelerinde hemen grev yasağı getiriyorlar ve sendikalar geri adım atıyordu. Bu sene grev yasakları tanınmadı. İşçi sınıfı direnciyle, iradesiyle “grev yasağını tanımıyoruz, grev bizim anayasal hakkımız, hakkımızı alana kadar dayatmaları kabul etmiyoruz” dedi. Kazananlar da hala greve devam edenler de var. Emeklilerin de mücadelesini işçi sınıfıyla birleştirmesi gerekiyor.
‘Sosyal güvenlik reformu bizi yoksullaştırdı. Sağlık reformu bizi öldürüyor. Emekli primlerimin ve hizmetlerimin karşılığını istiyorum; kıdem tazminatımın tamamını istiyorum, hakkımın budanmasını istemiyorum’ diyen herkesi birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
En son Polonez işçilerinin kazanım haberini aldık. Emeklilerin de benzer bir şekilde kazanım elde etmesi için birleşik mücadeleyi geliştirmek ve dirayetli olmak gerek.”
Birleşik Emekliler Sendikası Kocaeli Bölge Temsilcisi Selçuk Süzer ise konuya ilişkin olarak şunları ifade etti:
“Pazartesi günü iktidarın kabine toplantısından çıkan sonuca göre emeklilere hiçbir şey verilmedi. Emeklilere bir zam yok gerçekte. 3 Ocak’ta açıklanan Aralık enflasyonuyla ve TÜİK’in açıklamış olduğu rakamla birlikte emeklilere yüzde 15,75 oranında zam yapıldı. Çok değil ama yüzde 20’ye tamamlanır diye bekliyorduk. O da olmadı. Pazartesi günkü kabine toplantısından sonra Cumhurbaşkanı çok iyi bir “nasihat” verdi. “Marketlerde pahalı gördüğünüz ürünleri almama hakkınız var, boykot edebilirsiniz” dedi. Emeklilerin bu şartlarda devam edeceğini anladık.
2024 yılını “emekliler yılı” ilan eden Cumhurbaşkanı, 2025 yılını da “aile yılı” ilan etti. 2024’te emekliler yılına dönüp emeklilerin haline baktığımızda 2025’in nasıl bir aile yılı olacağını ön görmek mümkün: Her yönüyle daha kötü olacak!
Marketleri, manavları, kasapları boykot etmek bizim işimiz değil. Bu ülkenin zabıtaları var, devlet memurları, vergi memurları var. Eğer bu ülkedeki pahalılığı biz denetleyeceksek memurlar ne işe yarıyor. Her şeyi devletten beklemeyin, kendi işinizi kendiniz yapın diyor. Kendi boykotunuzu yapın diyor. Ev kiralarının durumu ortada, emekli maaşı ortada. Dünyanın neresinde ev kiraları en düşük emekli ve işçi maaşından daha yüksek. İnsanlarla bu kadar dalga geçilmez, bu kadar alay edilmez.
10 bin 300 liranın altında olan bütün emekliler 7. aya kadar 12 bin 500 lira almaya devam edecekti. Sonra taban belirlemesi yapılarak çekme yapıldı. Tüm emeklilere “hayırlı olsun”. Biz aylardır, yıllardır emeklileri sendikaya çağırıyoruz. Basın açıklamaları yapıyoruz. Avazımız çıktığı kadar bağırarak çağrı yapıyoruz. Birçok kurumu, kuruluşu ziyaret ediyoruz. Emeklilerin durumunu anlatıyoruz. Ama “padişahım sen çok yaşa, bize dokunmayan yılan bin yaşasın” misali herkes kabuğuna çekilmiş. Alanlara, meydanlara getirmekte zorlanıyoruz. Ama kahvede, çay ocaklarında, parklarda herkes oturmuş geçinemiyoruz diye ağlıyor. Gelin birlik olalım diyoruz, mücadeleyi hep birlikte verelim diyoruz. Örgütlenmeye gelince yanaşmıyorlar. Mücadele eden, hakkını arayan herkesi “terörist” ilan ettikleri için bu yönlü yaftalanma korkusu yüksek. Baskı altına alınan insanların sesini çıkaracak hali kalmamış.
Bu iktidar işçi, emekçi ve emekli düşmanı. Biz artık sefalet ücreti istemiyoruz. Biz artık ailemizle, çoluğumuzla çocuğumuzla rahat yaşamak, rahat bir nefes almak istiyoruz. Spor yapmak istiyoruz, sosyal bir aktivite yapmak istiyoruz, denize gitmek istiyoruz. Ama maalesef bunlar lüks gibi geliyor, çünkü aldığımız maaş ortada. Geçinemediğimiz için emekli olduktan sonra da çalışmak zorunda kalıyoruz. Kısacası biz emekliler “kendimiz ettik kendimiz bulduk”. Emekliler bundan sonra “böyle gelmiş böyle gitmez” diyerek harekete geçer diye umuyoruz.
Sindirilmiş, bastırılmış bir toplum olmamalıyız. Çünkü biz bu baskılara boyun eğersek, bize reva görülen hayatı yaşamak zorunda kalırız. “Korkunun ecele faydası yok” demişler. Artık emekliler birleşmek zorunda. Emekliler birleşmediği sürece biz bu sefalet ücretleriyle yaşamaya devam edeceğiz. Artık görmeliyiz, güç biziz! 16 milyon emekli bir kişiye muhtaç değil. Bir kişi 16 milyona muhtaç. Ama biz gücümüzü gösteremediğimiz için iktidara muhtaç kalmış, boyun eğmiş bir halde kaderimize razı oluyoruz. Son olarak bir kez daha diyorum ki, bütün emekliler birleşmeden sorunlarımızı çözemeyiz. Sefalet zammına karşı ise derhal kitlesel bir eylem, bir Ankara yürüyüşü ihtiyaç diye düşünüyorum.”
Kızıl Bayrak / Gebze