Çayırhan maden ve enerji işçilerinin termik santralin özelleştirilmesine karşı mücadelesi sürüyor. İşçiler Kasım ayında özelleştirilmenin durdurulması için madene kapanmış, ardından Ankara yürüyüşü başlatmış, ancak ihalenin 4 Mart’a ertelenmesinden kaynaklı eylemi sonlandırmıştı.
AKP iktidarının özelleştirme kararından geri adım atmamasından kaynaklı geçtiğimiz hafta işçiler yeniden Ankara’ya yürüyerek özelleştirmeye karşı tepkilerini ortaya koydular.
Çayırhan Termik Santrali’nin özelleştirilmesi sürecine baktığımızda ise, AKP iktidarı termik santralin “kazanmadığını” iddia ediyor. Ancak nasıl oluyorsa “kazanmayan” bir işletme için "Beşli çete"den Cengiz ve Limak'ın da olduğu yedi şirket ihaleyi kapabilmek için hazır kıta bekliyor.
Yılda 3,5 milyar lira kâr elde eden, 800 milyon lira değerinde 800 adet lojmanı ve 100 milyon ton kömür rezervi ve geniş arsaları olan santralin toplam değeri 25 milyar olarak hesaplanıyor. Buna rağmen termik santralin 2,5-3 milyara satılacağı ve üstelik %20’sinin peşin, geri kalanının da 6 yılda 6 taksitle ödeneceği yansıyan bilgiler arasında.
Kâr eden bir işletmeyi yok pahasına satmanın tek bir izahı var. Madenin, santralin, geniş arazinin ve lojmanların sermayeye peşkeş çekilmesi… AKP iktidarı sayesinde karlarına kar katan bu kapitalistler, Çayırhan’ı da yağmalamak derdindeler.
Kamu varlıklarının özelleştirilmesi politikasını 12 Eylül sonrasında Özal döneminden devralan AKP iktidarı 23 yıl boyunca yüzlerce kamu kuruluşunu gerçek değerlerinin çok daha ucuzuna özelleştirdi. “Babalar gibi satacağız” diyenler limanlardan bankalara ve fabrikalara kadar yüzlerce işletmeyi yok pahasına sattılar.
Özelleştirilen işletmelerin büyük çoğunluğunda üretime devam edilmedi. Özellikle arazilerinden devasa rantlar elde edildi. Bu esnada aynı sektördeki özel işletmelere bizzat AKP iktidarı eliyle her türlü destek, teşvik sağlandı. Bunun en somut örneği Cargill’dir. Şeker fabrikalarının yok pahasına satılmasıyla birlikte, Amerikan şirketi Cargill bizzat iktidar tarafından sağlanan imtiyazlarla alabildiğine büyümüştür.
Özelleştirilen işletmelerde kitlesel bir şekilde işçi kıyımı yaşandı, üretime devam eden işletmelerde işçiler güvencesiz koşullarda, işçi sağlığı güvenliği önlemleri alınmadan çalışmaya devam ettiler. Özelleştirme sadece işçilerin kazanılmış haklarını tırpanlamakla kalmadı, daha fazla kar mottosuyla hareket eden kapitalistler eliyle tüketim ürünlerinin fiyatları daha da arttı. Tıpkı Enerji-SA, Telekom örneğinde olduğu gibi…
“Zarar eden işletmelerin yarattığı kamburdan kurtulunacağı”, “daha iyi hizmet verileceği” gibi yalanlar çoktan çöktü! Özelleştirme politikasının tek bir amacı var, kamu işletmelerini yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmektir, buradan rant sağlamaktır. Çayırhan Termik Santrali ihalesi için sıraya dizilenlerin de amacı budur zaten!