Türkiye’de eğitim alanında uygulanan gerici politikalara sık sık yenileri ekleniyor. Gelinen yerde, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının sunduğu veriler de bu politikaların eğitimi nasıl bir noktaya getirdiğini gözler önüne seriyor.
Uluslararası yükseköğretim derecelendirme kuruluşu Times Higher Education’ın (THE) 2025 yılına dair verileri, Türkiye’de eğitimin niteliğindeki düşüşe ayna tuttu. THE’nın 2025 yılı eğitim bilimleri alan sıralamasına göre ilk 100 üniversite arasında Türkiye’den sadece ODTÜ var; ilk 500 üniversitenin içinde 6, ilk 1000 üniversitenin içinde ise 35 üniversite yer alıyor.
Bu tablo vahim olduğu kadar, Türkiye’deki eğitim sistemi gerçeğini de belirgin bir şekilde gün yüzüne çıkarıyor. Veriler, eğitimdeki niteliğin her geçen sene daha da düştüğünü gösteriyor. Eğitimin niteliğinin sürekli gerilemesinde, bilimsel eğitim yerine dini eğitime ağırlık verilmesinin önemli bir payı var. Üniversitelerde bilimsel eğitim verebilecek nitelikli akademisyenlerin ihraç edilmesi ve kadroların iktidar yandaşı “akademisyenler” ile doldurulması da bir diğer önemli etken. Öte yandan, yıllardır üniversitelerin kütüphane, laboratuvar gibi bilimsel eğitim çalışmaları yürütebileceği alanlara kaynak ayırmayan iktidar mescit, cami, dini yayınların basımı ve dağıtımı için büyük paralar harcıyor.
“Maarif Modeli, dini temelli dersler, ÇEDES Protokolü, manevi danışmanlık uygulaması” vb. tanımlarla hayata geçirilen uygulamaların iki amacı öne çıkıyor: Birincisi, ilkokuldan başlayarak dinci-faşist propaganda ile öğrencilerin zihinlerini zehirlemek. İkincisi ise, vahşi neo liberal politikaları eğitim alanında hakim hale getirmek, çocukları bile kapitalistlerin sömürü çarkları arasına atmaktır. Üniversitelerde ise, öğrenci kulüplerine “manevi” danışmanlar gönderilmesi, öğrencilerin tarikat-cemaat yurtlarına mahkum edilmesi, ilerici-devrimci gençlik örgütlerine dönük saldırılar artarken dinci-gerici ve faşist yapılanmaların üniversitelerde önlerinin açılması, bu tabloyu yüksek öğrenim alanında tamamlıyor.
***
Gerici-faşist iktidar, ilkokuldan başlayarak itaatkar, sorgulamayan, “dindar ve kindar” bir gençlik nesli yaratabilmek için yukarıda saydığımız türden bir dizi saldırıyı hayata geçiriyor. Eğitim alanında uygulanan politikalar ile yaratılmak istenen gerici ortam da eğitimin niteliğindeki hızlı düşüşte rol oynuyor. Gelinen yerde uluslararası derecelendirme kuruluşlarının sunduğu veri ve raporlar da bu vahim tabloyu kayıt altına alıp gün yüzüne çıkarıyor.
İktidar, bu politikalarda hem ısrarlı hem de pervasız olduğunu, eğitim alanında attığı her adımla ilan ediyor. Bu gerici-şoven eğitim politikalarına geçit vermemek için mücadele etmek, biriken sorunların çözümü için atılacak ilk ve en önemli adımdır. Bilimsel, laik, demokratik, eşit bir eğitim için tek çıkış yolu örgütlü mücadeledir. İlkokul sıralarından üniversite kampüslerine uzanan koca bir eğitim alanını gerici kuşatmadan kurtarmak için veliler, öğrenciler ve eğitim emekçileri topyekun bir mücadele ortaya koymalıdır. Eşit, parasız, bilimsel, laik, anadilde eğitim ve özgür bir gelecek için birlikteliğimizi güçlendirip mücadeleyi yükseltelim!
K. Sönmez