AKP şefi Tayyip Erdoğan, ilk ziyaretini Suudi Arabistan’a yapan HTŞ şefi Colani’yi Ankara’daki bin 100 odalı sarayında ağırladı. Erdoğan, Colani’nin ilk ziyaretini Ankara’ya yapmasını istiyordu. Ancak bu hevesi kursağında kalmıştı. Zira HTŞ şefi, dolar trilyoneri Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman’ı Erdoğan’a tercih etmişti.
Kuşkusuz ki başta Colani olmak üzere, Suriye’deki tüm cihatçı terör örgütlerinin şefleri Erdoğan ve başında bulunduğu mafyatik rejime çok şey borçlular. Zira, Erdoğan rejiminin verdiği çok yönlü destek olmasaydı ne Suriye yıkıma uğratılabilirdi ne de IŞİD artığı cihatçı örgütler Şam’a bayrak dikebilirdi. Buna rağmen cihatçılar için Muhammed bin Selman’ı ve petro-dolarlarını tercih etmek Erdoğan’a göre öncelikli bir seçenek oldu. İkinci sırada da olsa AKP şefi, başında Colani’nin bulunduğu HTŞ heyetini ağırlamaktan memnun görünüyordu.
Erdoğan’ın kırmızı halı serdiği Colani kimin Cumhurbaşkanı?
Colani, eski IŞİD şeflerinden birisidir. IŞİD’den ayrılıp El Kaide’ye transfer olmuş, vahşi katliamlar yapa yapa HTŞ’nin başına geçmiştir. Kendisi de örgütü de halen terör listesindeler. Buna rağmen artık “Suriye Cumhurbaşkanı” diye anılıyor. Okul, semt pazarı, cami bombalamak ya da intihar saldırıları düzenlemek dahil, sorumlu olduğu katliamlarda en az bin 500 kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Bundan dolayı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla HTŞ terör örgütleri listesine alınmış, ABD Colani’nin başına 10 milyon dolar ödül koymuştu.
Sakalını kısaltıp Hakan Fidan’ın hediye ettiği takım elbiseyi giyen, üstüne bir de kravat takan bu azılı katil, gelinen yerde Erdoğan’ın hitaplarında “sayın Colani” diye anılmaya başlandı. Saray’daki görüşmenin ardından yapılan ortak basın toplantısında konuşan Erdoğan, “Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın kardeşim Şara” diye sözlerine başladı.
13 yıl boyunca cihatçı terör örgütlerine destek veren bir rejimin başında bulunan Erdoğan’ın Colani’yi kardeşi sayması şaşırtıcı değil. Ancak Cumhurbaşkanı diye hitap etmesi bir skandal. Zira, Colani’yi Cumhurbaşkanı diye “seçenler”, HTŞ tipi IŞİD zihniyetli cihatçı örgütlerin şeflerinden oluşan bir topluluktu. Colani “cumhurbaşkanı” sıfatıyla anılır anılmaz itfaiye dahil tüm kurumları feshetti. Suriye’deki çok sayıda partiyi yasakladı, anayasayı ortadan kaldırdı, cihatçıları Suriye’de tek resmi silahlı güç ilan etti. Bu adımlar atılırken Suriye halklarını umursayan olmadı. Hali hazırda HTŞ zindanlarında vahşi işkenceler ve Alevi katliamı devam ediyor. Keyfi tutuklamalar, genç kadınların kaçırılması, evlerin yağmalanması, kimi sakinlerin (özellikle Alevilerin) evlerinden atılması vb. uygulamalarla “İslamcı Sünni” olanlar hariç Suriye halklarına yönelik zorbalıklar da sürüyor.
Hal böyleyken Erdoğan sanki karşısında gerçekten bir “cumhurbaşkanı” varmış gibi laflar ederek, Suriye halkları başta olmak üzere Ortadoğu halklarıyla pişkince alay etti. Basın toplantısında işi ifrata vardıran AKP şefi, “Teröre karşı verdiği mücadeleden dolayı” Colani’yi tebrik etti. Okuldan çıkan çocukların, pazarda alışveriş yapan halkın, namazdan çıkan cemaatin üzerine intihar bombacısı gönderen Colani’yi “mazlumların timsali” diye takdim etti.
Kapitalist-emperyalist düzenin gözü öylesine dönmüş durumda ki, Türkiye gibi bir ülkenin Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan kişi, dünya medyası önünde hicap duymadan bu tür sözleri sarf edebiliyor. Elbette bu konudaki kepazelikler Saray rejiminin yaptıklarından ibaret değil. “Cihatçı vahşetin normalleştirilmesi” kampanyasına emperyalist merkezler, Birleşmiş Milletler, gerici Arap devletleri, tekelci sermayenin medyası ve daha pek çok kurum katılıyor. Ancak bu tiksinti verici kampanyada da başı çeken Saray rejimi, onun şefi Erdoğan ve medyasıdır.
Gericilik ihracı yapanların yağmadan pay kapma dalaşı
Emperyalist/Siyonist güçler, Ankara’daki Saray rejimi, petro-dolar zengini Körfez şeyhlerinin yıllara yayılan doğrudan müdahaleleri olmasaydı cihatçı terör örgütleri değil Suriye’ye, bir kente bile hakim olamazlardı. Zira 13 yıllık yıkıcı savaş, Suriye halklarının büyük çoğunluğunun şeriat rejimi istemediğini gösterdi. Nitekim 80’i aşkın ülkeden cihatçı tetikçinin devşirilmesine, haddi hesabı olmayan miktarda silah sağlanmasına, cihatçılara askeri eğitim verilmesine, yüz milyarlarca dolar harcanmasına ve Suriye halklarının boğucu bir ambargo ile açlığa mahkûm edilmesine rağmen cihatçılar ancak 13 yılda başa geçirilebildi.
Suriye’nin IŞİD artıklarına teslim edilmesi her yönüyle bir gericilik ve barbarlık ihracıdır. IŞİD zihniyeti, Türk sermaye devletinin koruması altında İdlib’de kurulan “şeriatçı terör emirliği” üzerinden halklara dayatıldı. 8 Aralık’tan beri ise tüm Suriye halklarına silah zoruyla dayatılıyor. HTŞ zihniyetinin Suriye’de iktidara taşınması, vahşi gericiliğin tüm bölge halklarına dayatılması anlamına da geliyor.
HTŞ’nin işbaşına getirilmesinden en çok heyecanlanan ve memnun olan kişi soykırımcı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu oldu. Onu Tayyip Erdoğan izledi. Savaş suçlusu olarak aranan Netanyahu, Trump ile görüşmeye giderken bölgenin haritalarını yeniden çizeceklerini söyledi. Şam’da HTŞ rejimi kurulmasaydı, Netanyahu bu kadar küstah ve kendinden emin bir şekilde konuşamazdı. Şimdi Erdoğan, Tel Aviv’deki soykırımcı çeteye ve elbette ABD’ye yaptığı hizmetlerin karşılığını istiyor.
Halklara gericiliği ve barbarlığı dayatanlar, kurtlar sofrasına dönüştürdükleri Suriye’den parça koparma yarışındalar. Colani’yi sarayına davet eden Erdoğan, “en büyük parça benim olmalı” diyor. IŞİD artıklarına yaptığı hizmetin boyutu ve temsil ettiği kokuşmuş zihniyetin aynasından bakıldığında haksız da sayılmaz. Gelinen yerde Erdoğan, “emperyalist/Siyonist güçlere bu kadar önemli hizmetler ettim. Suriye’de yönetimi yıkma histerim 13 yıl sürdü. Size sunduğum eşsiz hizmetlerin karşılığını istiyorum” demeye getiriyor.
Buna rağmen Erdoğan’ın hayal ettiği büyüklükte bir parsa kapması mümkün görünmüyor. Zira karşısındaki kurtlar da en az kendisi kadar histerik ve keskin dişlidirler. Nitekim HTŞ İsrail’le, ABD’yle, Suudi Arabistan’la, Katar’la hatta Rusya ve Mısır’la arayı iyi tutmak istediği yönünde mesajlar veriyor. Bekası için ABD-İsrail-Türkiye desteğine muhtaç. İhtiyaç duyduğu para için ise Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez şeyhlerine mahkûm. HTŞ’yi halkların başına bela eden bu devletlerin her biri Suriye’nin yağmalanmasından payını alacaktır. Azılı bir katilden başka bir şey olmayan Colani’ye kırmızı halı serilmesi, sarayda ağırlanması ve “Cumhurbaşkanı kardeşim” diye takdim edilmesi bundandır.