“Emperyalist tekeller arasında dünya ölçüsünde süren kıyasıya rekabet, büyük emperyalist devletler arasında pazarlar, hammadde kaynakları, kârlı yatırım alanları ve genel olarak nüfuz alanları uğruna şiddetli mücadele biçimini aldı. Eşitsiz gelişmenin şiddetlendirdiği bu mücadele, görülmemiş boyutlara varan militarizmin ve dünya egemenliği uğruna verilen emperyalist savaşların kaynağı haline geldi.”
(TKİP Programı)
“Sistemin yapısal krizinin temel önemde bir başka unsuru, emperyalistler arası ilişkiler alanıdır. Emperyalist dünyanın iç ilişkilerinde kızışan rekabet, yoğunlaşan nüfuz mücadeleleri, artan silahlanma yarışı ve tırmanan militarizm, nihayet tüm bunları tamamlayan ve en yıkıcı biçimde somutlayan saldırganlık ve savaşlar dizisi, günümüz dünyasının ön plandaki gündelik görünümlerini oluşturmaktadır.”
(TKİP V. Kongresi Bildirgesi, Aralık 2015)
ABD emperyalizminin ticari saldırıları, kapitalizmin kriz dinamikleriyle birleşerek dünya çapında yeni bir cepheleşme yaratıyor. Washington, küresel hegemonyasını korumak için ticaret savaşlarını stratejik bir silah olarak kullanıyor. Çin ise, ABD’nin uyguladığı gümrük tarifeleri ve ekonomik ambargolarına karşı misilleme hamleleriyle cevap veriyor. Son yıllarda ABD, Çin’i kuşatma stratejisinin bir parçası olarak bir dizi ekonomik ve ticari kısıtlama getirdi. Trump yönetiminin başlattığı ve Biden ile devam eden bu süreç, esasen ABD’nin emperyalist tahakkümünün yeniden şekillendirilmesine yönelik bir girişimdir. Washington, küresel tedarik zincirlerini yeniden düzenleyerek Çin’i dışlamaya, özellikle yüksek teknoloji ve enerji sektörlerinde dünya ekonomisindeki belirleyici rolünü zayıflatmaya çalışıyor. Ancak Çin, nüfuzunu güçlendirmek ve küresel ekonomik sistemde kendi çıkarlarını korumak için, Washington’un bu saldırılarına karşı bir dizi stratejik yanıt geliştirdi.
Çin’in misilleme hamleleri
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Çin’den ithal edilen tüm ürünlere %10 ek gümrük vergisi uygulama kararının ardından, Pekin yönetimi de aynı gün ABD’den ithal edilen ham petrol ve ağır vasıtalar için %10, kömür ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) için ise %15 ek gümrük vergisi getirdiğini duyurdu. Çin hükümeti, beş kritik ham maddeye yönelik ihracat kontrollerini de sıkılaştırarak Washington’un hamlesini boşa çıkarmaya çalışıyor. Anında yapılan misilleme ile Çin, ticari bir yanıt vermekle yetinmedi, ABD’nin küresel ekonomik hegemonyasına meydan okumaya hazır olduğunu da hatırlattı. Çin’in, özellikle ABD’nin bağımlı olduğu bazı stratejik minerallerin ihracatına kısıtlamalar getirmesi ise, Washington’un yüksek teknoloji üretiminin ciddi bir darbe almasına neden olacak. ABD’nin elektronik, savunma/savaş sanayi ve “yeşil enerji” sektörleri için kritik önemdeki tungsten gibi mineraller, Çin’in küresel tedarik zincirlerinde sahip olduğu stratejik güce önem kazandırıyor. DeepSeek ve Alibaba (1) ile Yapay Zeka pazarına şimşek hızıyla dalan Çin, aynı zamanda Google’a yönelik bir antitröst soruşturması başlatarak Batılı teknoloji tekellerinin Asya pazarlarındaki hakimiyetini sarsmayı hedefliyor. Pekin’in, Tesla ve Şanghay’daki “Gigafactory” gibi ABD’li şirketlere yönelik yeni rekabet soruşturmaları başlatması ise, Washington’un Çin pazarında istediği gibi at oynatamayacağına işaret ediyor.
ABD’nin çok cepheli ticaret savaşları
ABD, ticaret savaşlarını yalnızca Çin’e karşı yürütmüyor. Meksika ve Kanada gibi yakın ticaret ortaklarına karşı da ekonomik şantaj politikasını sürdürüyor. Trump, geçtiğimiz hafta her iki ülkeden ithal edilen tüm ürünlere %25’lik gümrük vergisi koyacağını ilan etti. Ancak sınır güvenliği konusunda tavizler kopardıktan sonra bu vergileri 30 günlüğüne askıya aldı. ABD, ekonomik gücünü siyasi baskı yapmanın bir aracı olarak kullanarak müttefiklerini hizaya getirmeye çalışıyor. Nitekim Meksika ve Kanada, “ABD’ye fentanil uyuşturucu akışını durdurma” bahanesiyle sınırlarını askerileştirmeyi kabul etmek zorunda kaldı. Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum’un 10 bin Ulusal Muhafız'ı ABD sınırına konuşlandırması, Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun da benzer bir sınır güvenlik önlemi alması, Washington’un ekonomik baskıyı siyasi ödünler koparmak için pervasızca kullandığını açıkça gösteriyor. Ancak burada asıl dikkat çeken nokta, ABD’nin bu ticaret savaşlarını yalnızca ekonomik kazanç sağlamak amacıyla değil, aynı zamanda küresel kapitalist sistemin kontrolünü elinde tutmak ve hegemonyasını korumak için de sürdürmesidir. Çin’in yükselişi, ABD dahil, Batı hegemonyasının sarsılmasına neden olurken, ticaret savaşlarını kızıştıran Trump yönetimi hegemonya savaşında avantaj kazanabileceğini var sayıyor.
AB’nin çelişkili tavrı ve küresel denge arayışı
ABD’nin ticaret savaşları yalnızca Çin, Meksika ve Kanada ile sınırlı değil. Trump yönetimi, Avrupalı “müttefiklerini” de hedef alarak, AB’den ithal edilen ürünlere ek gümrük vergisi getirme tehdidinde bulunuyor. Avrupa’da ise bu duruma karşı çelişkili “duruşlar” var: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa’nın “saygı talep etmesi” gerektiğini vurgularken, AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, ABD’nin Çin karşıtı hamlelerinden yararlanarak Washington ile yeni bir denge politikası geliştirmeye çalışıyor. Avrupa, bir yandan ABD hegemonyasından bağımsız bir ekonomik aktör olmaya heves ederken, diğer yandan Washington’un baskıları karşısında taviz vermeye devam ediyor.
AB’nin, ABD’nin küresel saldırganlığına karşı Çin ile daha yakın iş birliği geliştirmesi teorik olarak mümkün olsa da Avrupa’nın kapitalistleri pratikte Washington’un çizdiği sınırları aşmaya cesaret edemiyor. Günün sonunda bu ticaret savaşları yalnızca ekonomik rekabeti değil, emperyalist ABD’nin tahakküm ve hegemonyasının her türlü yöntem ve şantajla “yeniden düzenlenmesini” de hedefliyor.
Çin’in “önü alınamayan” ilerleyişi ve ekonomik yükselişiyle nüfuz alanlarına yenilerini eklemesi, Washington’un küresel sistemdeki liderliğini adım adım törpülerken, ABD ticaret savaşları, teknoloji ambargoları ve ekonomik baskı araçlarıyla yanıt vermeye çalışıyor. Çin’in karşı hamleleri ve Washington’un müttefiklerini de kapsayan genişletilmiş ticaret savaşları, küresel kapitalizmin derinleşen krizinin yansımasıdır. ABD, ekonomik şantaj ve yaptırımlarla hegemonyasını korumaya çalışsa da dünya çok kutupluluğa doğru ilerliyor. Çin’in misillemeleri ve nüfuz alanlarını genişletme çabası Washington’un tahakkümünü sarsıyor. Bu çatışmada Çin’in misillemeleri ve “kararlı duruşu” önümüzdeki süreçte güç dengelerinin şekillenmesinde kritik bir rol oynayacaktır.
“Ticaret savaşlarının” önümüzdeki dönemde küresel siyasette daha büyük yıkımlar yaratarak yankılar uyandıracağı, işçi-emekçilerin ve yoksul halkların bu saldırılardan en fazla zarar göreceği ve bu saldırganlığın yeni direniş odakları yaratacağı açıktır.
(1) Çin, 6 milyon dolarlık bütçeyle DeepSeek’i geliştirerek yapay zeka pazarına girdi ve ABD ile Batılı şirketlerin yüz milyarlarca dolar kaybetmesine neden oldu. Bu etkinin henüz dinmediği bir dönemde, Alibaba daha iddialı ve hızlı bir giriş yaparak piyasaları sarsmıştı.