Ege İşçi Birliği (EİB) ocak zamlarına ilişkin Kardemir işçilerine seslendi. EİB’in sosyal medya hesabında yer alan açıklamanın tamamı şu şekilde:

“KARDEMİR’de insan onuruna yakışır bir ücret yoksa üretim de yok!
Zor zamanlardan geçiyoruz, kiralar almış başını gitmiş, en temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamaz durumdayız. Aldığımız ücretler cebimize girmeden eriyor. Emeği ile geçinenlere, onuruyla yaşayanlara sefalet ve açlık dayatılıyor.
Kardemir gibi çalışma koşulları ağır ve riskli bir fabrikada çalışıyoruz. Bu havzada Habaş, İDÇ, Ege Çelik’te ücretler 60 bin civarında. Biz ise bunun bile yarısını alıyoruz. Şimdi ocak zammı dönemi, fabrikada büyük bir sessizlik var. Bu sessizliği Kardemir sermayesi işçilerin dörtte üçünü zorunlu izne çıkartarak büyütmeye çalışıyor. “Görüyorsunuz işler kötü” demeye getiriyor. Zam sonrası da mesaiye koşturulacağız. Her sene aynı senaryoyu oynatmaktan bıkmadılar.
Emekli işçilerin bu ülkede hala çalışmak zorunda olduğu gerçekliğini fırsata çeviriyorlar. İktidarın asgari ücreti düşük tutmasına yaslanıyorlar. Kendileri sefahat içinde yaşarken bizi açlıkla, işsizlik korkusuyla terbiye etmek istiyorlar.
Zaten elden para verip vergiden kaçıyor, işçinin priminden çalıyorlar. Üç kuruş harcayıp da önlemleri almadıkları için canımızı hiçe sayıyorlar. Ama kabul edelim bu sessizliğin daha önemli nedeni işçilerin birlik olmamasında.
Kardemir işçisi önümüzdeki günlerde bir karar verecek ya sefalet sürecek ya da insan onuruna yaraşır bir ücret ve çalışma koşulları için tepkisini ortaya koyacak.
Kardemir işçisi bir tercihte bulunacak, ya bu açlık ve sömürü dayatmasına boyun eğecek ya da bedelini göze alıp mücadele edecek. İşçinin en büyük gücü üretimden gelen gücüdür. Bugünün Türkiye’sinde bu güce başvurmadan işçinin taleplerine kimse kulak asmaz.
Bu yüzden yapılması gereken bellidir. Kardemir kapitalisti bize sefalet ücretini reva görürse ellerimiz şaltere uzanmalı ve patronun karşısına kendi taleplerimizle çıkmalıyız. Bize sefalet ücreti dayatılırsa biz de onlara ‘insanca yaşanabilir ücret yoksa üretim de yok’ demeliyiz.”