Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) “başka bir sağlık sistemi mümkün” başlıklı 14 Mart Tıp Haftası programı kapsamında 9 Şubat 2025 günü İstanbul’da düzenlenen “Sağlık Sisteminde Çöküş, Kamucu-Toplumcu Çıkış” Sempozyumu’nun sonuç bildirgesi yayımlandı.
“Sağlık sisteminde çöküş/kamucu-toplumcu çıkış” sempozyumu sonuç bildirgesinde sağlık sisteminde yaşanan sorunlar dile getirildi. Bunun yanı sıra Aile hekimliğinde dayatılan “Eziyet Yönetmeliği” üzerinden sağlık emekçilerinin yüz yüze kaldığı sıkıntılar aktarıldı. Bildirgede sağlık sisteminde özelleştirme politikalarının sağlık hakkını gasp ettiği ifade edildi ve şunlar denildi:
“Bu tablo tek bir duruma işaret ediyor: “Türkiye sağlık sistemi çöktü!” Enkazın altında kalanlar yalnızca hekimler değil; bütün sağlık emekçileri, hastalar ve yurttaşlar. Kazananlar ise özel hastane patronları ile ilaç ve tıbbi teknoloji şirketleri.
Oysa Türkiye’de sağlık sorunu yaratan değil hastalıklardan koruyan ve iyileştiren; “Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün!” Bütün sağlık emekçilerine insanca çalışma ve yaşam koşulları sağlamak da ülkede yaşayan herkese, bütün topluma yaşadığı, çalıştığı ve okuduğu yerde eşit, nitelikli ve parasız sağlık hizmeti sunmak da mümkün.”
İstanbul Tabip Odası Sağlık Politikaları Komisyonu ile TTB Toplum ve Hekim Dergisi Hakem Kurulu’nun birlikte hazırladığı “Sağlık Sisteminde Çöküş Kamucu-Toplumcu Çıkış” başlıklı sempozyumun, 9 Şubat 2025 tarihinde, İstanbul’da 170 kişinin bizzat salona gelerek yüz yüze ve 2.250 kişinin de çevrimiçi katılımıyla gerçekleştirildiği aktarıldı.
Gerçekleşen sunumlar ve sonuçları şu şekilde aktarıldı:
“Öznesinin insan olduğu bir sağlık sisteminde geliştirici, kişiye ve çevreye yönelik koruyucu, ayaktan ve yatarak tedavi edici ile sosyal ve fiziksel esenlendirici sağlık hizmetinin bütünlüklü bir şekilde bulunması gerekir.
Sağlık sisteminin finansmanı genel bütçeden karşılanmalı, hizmet sunumu ile finansmanı birbirinden ayrılmamalıdır.
Sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi yaşam, çalışma ve eğitim alanlarında kamu mülkiyetinde ve tek bir çatı altında bölgeye ve nüfusa dayalı ve merkez ve yerel dikkate alınarak basamaklı olarak gerçekleştirilmelidir.
Sağlık hizmetlerinin sunumu da kamuya ait ve standardize edilmiş sağlık kurumlarında, kamu eliyle; ekibe dayalı ve ekibin katılımıyla, ana dilinde, sürekli, toplum ve yerel yönetimlerin katılımı sağlanarak, kişi ve çevreye yönelik olarak gerçekleştirilmelidir.
Özel hastaneler, 1996 yılı öncesindeki gibi hizmet sunumu ve finansmanına tabi olmalıdır. Sağlık emekçilerinin her biri sağlık ekibinin asli üyeleri olarak kabul edilmeli, tek işte ve tam süreli çalışacak şekilde ve emekliliğe de yansıyan yeterli ücretle istihdam edilmelidir.”