19 Aralık zindan katliamının 24. yılında…

Solda yaşanan aşınma…

19 Aralık gibi bir gündem üzerinden açık ya da örtülü biçimde CHP’nin de yer aldığı bir eylem birlikteliği hangi maksatla yapılırsa yapılsın katliamın faillerinden birinin aklanması; zindan direnişinin ve direnişte ölümsüzleşen yoldaşlarımızın bizlere miras bıraktığı devrimci değerlerin ve birikimin esası yönünden tahrip edilmesi anlamına gelmektedir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Aralık 2024
  • 20:10

19 Aralık zindan katliamının 24. yılında Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi’nin (TDİ) çağrısıyla sol, sosyalist, ilerici ve devrimci güçlerin katılımıyla anma etkinliği gerçekleştirilecek.

Anma etkinliğinin çağrısı İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin (İEBD) gündemine taşınmış ve bu imzayla yapılma kararı alınmıştır. Ardından, örgütleyici olacak kurumların imzalarını bildirmeleri istenmiştir. Bir dizi kurum imzacı olacağını açıkladıktan sonra CHP de 19 Aralık eylemine imzasını koymuştur. İmzacı olduğunu belirten TDİ, DEM Parti, ESP, Devrimci Kurtuluş Platformu, SMF, SMİ, EMEP, SOLDEP, Kılavuz, DKDER, Mücadele Birliği, Partizan, TÖP, 78'ler Hareketi, Yeşil Sol Parti, SODAP, EHP ve Halkevleri, sermaye düzeninin katliamcı politikalarının kimi dönem uygulayıcısı kimi dönem destekçisi olan CHP’nin imzacı olmasına ise yansıdığı kadarıyla en ufak itiraz geliştirmemiştir. Bazı dostlarımız ise CHP gibi eli devrimci kanına bulanmış bir düzen partisinin yer almasını meşrulaştırmaya çalışan “İEBD imzasıyla olacak, kurum isimleri açıklanmayacak” gibi ifadelerle orta yerde duran ilkesizliği, sürüklenişi gerekçelendirme yoluna gitmişlerdir. 

Kuşkusuz belli ilkeler ekseninde asgari müştereklerde en geniş eylem birliktelikleri önemlidir. Fakat düzen ve devrimin karşı karşıya geldiği, devrimci olanın sahiplenilmesi için atılan adımlarda, yapılan eylemlerde kimlerle hangi zeminde eylem birlikteliği yapılacağı ayrı bir yerde durmaktadır.

Sermaye devletinin gözü dönmüş, kana susamış katillerinin karşısında omuz omuza halaya duran devrimcilerin cansiperane direnişi ile savundukları devrim ve sosyalizm davasını büyütmek adına yapılacak eylemler, etkinlikler şüphesiz değerlidir, anlamlıdır. Devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşamını yitiren devrim şehitlerinin mirasına sahip çıkmak bunu gerektirir. Katliamın ve aynı zamanda direnişin 24. yılında yapılması planlanan eylem ve etkinlikler de bu bakışla ele alınmalıydı.

Ancak belirlenen programda devrim ve sosyalizm mücadelesinin tam karşısında, katliamın tarafı ve sorumlusu olan düzen partileri ile yan yana geliniyor.

19 Aralık gibi bir gündem üzerinden açık ya da örtülü biçimde CHP’nin de yer aldığı bir eylem birlikteliği hangi maksatla yapılırsa yapılsın katliamın faillerinden birinin aklanması; zindan direnişinin ve direnişte ölümsüzleşen yoldaşlarımızın bizlere miras bıraktığı devrimci değerlerin ve birikimin esası yönünden tahrip edilmesi anlamına gelmektedir.

Dostlarımıza bugün gelinen aşamada buradan bir kere daha içine düştükleri bu tablodan sıyrılmalarını öneriyoruz.

***

19 Aralık’ta neler yaşanmıştı kısaca hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz.

Sermaye devleti Ulucanlar zindan katliamının ardından adım adım 19-22 Aralık hapishane katliamlarının hazırlıklarını yaptı. Devletin tüm kurumları seferber edildi. 19 Aralık’a sayılı günler kala RTÜK hapishanelerle ilgili haberlere yayın yasağı getirdi. Aynı günlerde DGM, F Tipi cezaevlerini eleştirmeyi “örgüt üyeliği” gerekçesi sayan kararın altına imza attı. Basın başta olmak üzere, düzen tüm araçlarıyla katliama meşruiyet zemini kazandırmak için ayları bulan algı operasyonları yaptı. Asker, polis vb. tetikçiler kanlı katliam için özel olarak hazırlandı…

19 Aralık’ta 20 cezaevinde eş zamanlı başlatılan saldırılar devletin bir bütün olarak hazırlığının ürünüydü. Saldırı kararının altında ise DSP, MHP, ANAP koalisyon hükümetinin Başbakanı Bülent Ecevit, Başbakan yardımcıları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli’nin imzası vardı.

Sermaye devleti 19 Aralık Katliamı’yla devrimci tutsakları F Tipi zindanlara atarak teslim almayı hedefliyordu. Hapishanelerde devrimcileri teslim aldıklarında dışarda işçileri, emekçileri ve gençleri teslim almanın, bu yolla IMF patentli sosyal yıkım programlarını hayata geçirmenin zeminlerini oluşturmayı amaçlıyorlardı.

Lakin katliamcılar zindanlarda devrimci tutsakların canları pahasına ortaya koydukları destansı direnişle karşılaştılar. Ağır silahların kullanıldığı; polis, asker ve özel harekât timlerinden oluşan on bini aşkın tetikçinin katıldığı ve 6 kadın devrimcinin diri diri yakıldığı saldırıda 28 devrimci ölümsüzleşti, yüzlerce devrimci yaralandı, sakat kaldı. Zindan direnişi bir kere daha devrimci iradenin teslim alınamayacağını dosta ve düşmana gösterdi.

Dönemin Başbakan’ı Ecevit, zindan katliamını gerçekleştirecek tetikçilerin komutanına “kılıcınız keskin olsun”diyerek talimat vermekten de geri kalmadı. Katliamın ardından yine aynı Ecevit 28 devrimcinin kanını az bulmuş olsa gerek “yüz kişinin ölmesini bekliyordum” dedi, devrimci kanına susamış azılı bir sermaye uşağı olduğunu bir kere daha gösterdi.

Tüm bu saldırı ve katliamlar dönemin hükümet yetkililerinin ifadesiyle “devletin bekası” için gerçekleştirildi. Aynı ifadeleri sermaye iktidarı AKP de sıkça kullanarak devrimci-ilerici güçlere, işçi sınıfının grevlerine ve direnişlerine, Kürt halkına, toplumsal mücadele dinamiklerine azgınca saldırıyor. Koltuklarda oturanlar değişse de sermayenin “bekası” için göreve gelenlerin icraatları değişmiyor.

Sağ ve sol görünümlü düzen partileri 100 yılı aşkındır bu topraklarda sermaye adına dikensiz gül bahçesi yaratmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Emperyalistlerin icazet ve talimatıyla düzenleri için tehlikeli gördükleri herkesi en aşağılık yöntemlerle yok etmek için birbiriyle yarışıyorlar. Bugün de “S, R, Y” adı altında kuyu tipi hapishane uygulamalarının hayata geçirilmesine düzen partilerinin hiçbir itirazının olmadığını da görüyoruz.

19 Aralık zindan katliamında isimleri öne çıkan bakanlar ve diğer devlet görevlileri ise sermaye düzeninin “bekası” için gerçekleştirdikleri icraatlarından dolayı ödüllendirildiler. Önemli bir kısmı CHP, MHP ve AKP’de aktif siyasi hayatlarını sürdürerek önemli mevkilere getirildiler. Söz konusu olan devrimcilerin, işçilerin ve emekçilerin mücadelesi olunca, görünürde birbirlerinin karşıtı gibi duran düzen siyasetinin aktörleri-partileri arasında hiçbir ayrım çizgisi kalmıyor.

Katliamların hesabını soracağız!

Bu köhnemiş düzenin ve cellatlarının kirli ve kanlı icraatlarını unuttuğumuz zannedilmesin. Unutulmasın ki, sermaye diktatörlüğünün ve tetikçilerinin gerçekleştirdiği her bir katliamın hesabını er ya da geç soracağız. İşçi sınıfını, emekçileri, kadınları ve gençleri sınıfın devrimci programı etrafında birleştirerek kan ve gözyaşı üzerine kurulu bu düzeni tarihin çöplüğüne göndereceğiz. Sermaye düzeninin her türlü baskısına, saldırılarına ve katliamlarına karşı canlarını siper eden yoldaşlarımızdan aldığımız bayrağı geleceğe taşıyacak, mücadelemizi işçi sınıfının devrimci iktidarıyla taçlandıracağız.

Yaşasın 19-22 Aralık zindan direnişimiz!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

İstanbul Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu