Uzun bir süreden beri gündemde olan barınma krizi, özellikle öğrenci yurtlarında yaşanan sorunların daha belirgin şekilde gün yüzüne çıkmasını sağladı. Yurtların kapasite yetersizliği, insani olmayan koşulları, niteliksiz yemekhaneler, fahiş fiyatlar gibi bir dizi sorun daha çok konuşulur hale geldi. Özellikle kadın öğrenciler için sorunlar listesi daha da uzuyor. Zira tüm bu sorunlara, özellikle konumu şehir merkezine uzak olan birçok KYK açısından ışıklandırma ve ulaşım yetersizliği, taciz, yurt yollarında üst-alt geçit eksikliği gibi daha çok güvenli barınma kapsamına giren birçok sorun yumağı ekleniyor.
Bu sorunların biri ya da daha fazlası neredeyse bütün KYK yurtlarında karşımıza çıkıyor. Ancak son dönemde gittikçe artan en yakıcı sorunlardan biri hiç kuşkusuz öğrencilerin yaşam alanlarında maruz kaldığı taciz olaylarıdır. Bu bağlamda, sadece basına yansıyanlar üzerinden (ki gerçekte çok daha fazlası yaşanmaktadır) son 4 ay içerisinde yaşananlara bakmak bile durumun vahametini ortaya koymaya yeterli olur:
- Kilis KYK Kız Öğrenci Yurdu’nda yurtta çalışan bir personel tarafından tacize maruz kalan öğrenci durumu yönetime şikâyet etti. Yönetim, olayı yalnızca örtbas etmeye çalıştı. Tacize maruz kalan arkadaşlarıyla dayanışma eylemi yapan öğrencilerin tepkisi üzerine tacizci tutuklandı.
- Konya KYK Mesnevi Kız Öğrenci Yurdu’nda taciz olaylarının artık sistematik hale geldiğini ifade eden öğrenciler, aylardır sorunlarını çeşitli gazetelere anlatıyorlar. Öğrencilerin otobüs seferlerinin arttırılması, yurt çevresinin ışıklandırılması gibi talepleri var. Yurt yönetimi öğrencilerin taleplerini halen görmezden geliyor.
- Mersin Üniversitesi Müfide İlhan KYK Kız Yurdunda ise yaşanan tacizlere karşı tepki göstermek isteyen öğrenciler yurt yönetimi tarafından yurttan atılmakla tehdit edildi.
- Ege KYK Kız yurdunda kalan öğrenciler çevre inşaatlarda çalışanlar tarafından videolarının çekildiğini, tacize maruz kaldıklarını ancak şikâyet etmelerine rağmen hiçbir yaptırımın uygulanmadığını ifade ediyorlar.
- Yaşanan taciz sorunu yalnızca KYK ve yurt çevreleriyle de sınırlı değil. Benzer olaylar kampüslerde de yaşanıyor. Örneğin Düzce Üniversitesi’nde bir kadın öğrenci dersine giren öğretim üyesi tarafından taciz edildi. Durumu üniversite yönetimine bildiren öğrenciye sınavdan kopya çekmek iddiası ile uzaklaştırma cezası verilirken söz konusu akademisyene soruşturma dahi açılmadı. Saray rejiminin üniversitelere atadığı yöneticiler de tacizcilere kol/kanat geriyor. Zira kendileri de aynı zihniyeti taşıyor.
- Benzer şekilde Munzur Üniversitesi’nde de bir öğretim görevlisinin sistematik olarak öğrencileri taciz ettiği oraya çıktı ve bu durum soru önergesi ile meclise taşındı. Öğrenciler, tacizci öğretim görevlisi hakkında geçen seneden kalan şikâyet dilekçeleri olduğunu ancak üniversite yönetimi tarafından hiçbir yaptırımın uygulanmadığını söylüyorlar.
- Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nde akademisyen olarak çalışan Mücahit Bora hakkında ise birçok öğrencinin yıllardır süren taciz şikayetleri var. Buna rağmen adı geçen kişi hakkında hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Öğrenciler bu kişinin öğrenci ve akademisyenleri yıllardır taciz ettiğini ve bunu aleni bir şekilde yaptığını dile getiriyor.
- Gebze Teknik Üniversitesi’nde kampüs içerisinde kadın öğrenciler birçok kez tacize maruz kaldı. Hem yaşanan tacizlere hem kadın cinayetlerine karşı öğrenciler yakın zamanda eylem yapmak istedi ancak üniversite yönetiminin engelleme girişimlerine maruz kaldılar.
Burada bir kısmını anlattığımız taciz ve saldırıların sorumluluğunu, kadınlara karşı cinsiyetçi ve gerici bir politika izleyen Saray rejimi taşıyor. Zira bu rejimin hüküm sürdüğü dönemde hem sapkınlık alabildiğine arttı hem üniversitelerin yönetim kademeleri dinci-gericilere peşkeş çekildi. Bunlar ise “fıtratları” gereği tacizci zihniyete sahipler. Gerici-faşist zihniyetin bir yansıması da kadın cinayetlerindeki artışta görülüyor. Sadece 2024 yılında 315 kadın katledilmiş, 248 kadının ölümü ise “şüpheli” diye kayıtlara geçirilmiştir. Kadınların hemen her gün cinayete kurban gittiği bu topraklarda, Saray rejiminin gündemini “ailenin kutsallığı” ve kadınlar için kazanılmış belli hakların gaspı oluşturmaktadır.
Güvenli üniversite ve yurtlar için ne yapmalıyız?
Yaşanan sorunları birlikteliğimizle yaratacağımız gücün farkına vararak çözebiliriz. Zeren Ertaş eylemlerini hatırlayalım. Dört bir yanda kampüslere ve yurtlara yayılan eylemler sayesinde kazanım elde eden öğrenciler olmuştu. Onlar, yaşadıkları yurdun özgün sorunlarını saptamış, bu eksende talepler belirlemiş ve talepleri için kararlı bir şekilde mücadele eden arkadaşlarımızdı. Ya da son yaşanan örnekler üzerinden bakalım. Yukarıda adı geçen KYK’larda bahsi geçen tacizcilerin cezalandırılabildiği tek yer Kilis KYK Kız Öğrenci Yurdu oldu. Zira burada öğrenciler yurt yönetiminin tüm baskı ve tehditlerine rağmen susmadı, bir araya geldi ve seslerini yükseltti.
Bu düzende hiçbir hak mücadele edilmeden kazanılmıyor. Tüm bu sorunları yaratanlar elbette çözüm için adım atmayacaklar. Onların derdi milyonlarca genç kadının güvenli ve sağlıklı yaşam hakkının sağlanması değil, olmayacak da. Haklarımızı, özgürlüğümüzü ve geleceğimizi kazanmanın yolu birlikteliğimizden ve mücadelemizden geçiyor!
M. Nevra