Koronavirüs salgınına karşı “önlemler” öne süren sermaye devletlerinin kaygılarının başında kapitalizmin çarklarının dönmeye nasıl devam edeceği geliyor. Türkiye gibi kimi ülkelerde sermaye ve siyasi iktidarlar, bunu açıktan “esas öncelik” olarak dile getirmiş bulunuyor. Bununla birlikte, emperyalist kapitalist düzenin merkezinde bulunan kuruluşların da gündeminde sömürü düzeninin geleceği yer alıyor.
Bu kapsamda G20 ülkelerinin maliye bakanları ve merkez bankası yetkilileri, ABD merkezli Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) da dahil olduğu “acil telekonferans” gerçekleştirdi.
Toplantının ardından açıklama yapan IMF Başkanı Kristalina Georgieva kendilerine 80 ülkeden yardım talebi geldiğini belirtti. IMF’ye göre, bu yıl küresel ekonominin ciddi bir çöküşle karşı karşıya kalması bekleniyor.
Pek çok ülkede merkez bankaları tarafından atılan parasal gevşeme adımlarını desteklediklerini söyleyen IMF Başkanı, olağanüstü adımları desteklediklerini söyleyerek “Bu sağlam adımlar sadece her ülkenin çıkarına değil, aynı zamanda bir bütün olarak küresel ekonominin de çıkarına” ifadelerini kullandı.
“Daha fazlası gerekecek”
“Özellikle mali cephede olmak üzere, daha fazlasına bile ihtiyaç duyulacak” diyen Georgieva, küresel ekonominin bu yıl, 2008 krizindeki kadar küçülmesini öngördüklerini ifade etti. 2021’de ise toparlanma dileğini sözlerine ekleyen Georgieva, ekonomik hasarı azaltmak için G20 ülkelerinin temsilcilerine “şimdi dayanışma zamanı” diye seslendi.
IMF Başkanı ayrıca ekonominin çıkarları açısından da “sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi ve virüsün yayılmaması” noktasına öncelik verilmesi gerektiğine işaret etti. “Virüsün yayılması ne kadar hızlı durursa, toparlanma da o kadar hızlı ve güçlü olacak” ifadelerini kullanan Georgieva, 1 trilyon dolarlık kredi kapasitelerini kullanmaya hazır olduklarını dile getirdi.
Kapitalizmin küresel krizini kabullenen emperyalist finans merkezleri ve kapitalist devletler, en kısa sürede bu ekonomik çöküşü atlatmayı ve sömürü çarklarını yeniden döndürebilmeyi umuyor. Esas kaygıları ekonomi olanlar ve bu uğurda “dayanışma” ilan edenler, ülkelerindeki işçi ve emekçileri sömürmeyi sürdürmekle yetinmiyor, onları en sağlıksız koşullara mahkum etmiş bulunuyor. Sermaye sınıfı ve siyasal temsilcileri virüsle mücadelede işçi-emekçileri kendi haline terk etmiş durumda.
Kapitalizmin çarklarının yeniden rayına oturmasını ümit eden emperyalistler ve kapitalist devletler, işçi ve emekçileri azgınca sömürmekten geri durmuyor. Böyle olduğu için de “salgınla mücadelede” işçi ve emekçilerin sağlığı ve yaşamı yok sayılıyor. O halde işçi sınıfı ve emekçilere, koronavirüsle olduğu kadar sermayeye ve onun siyasal iktidarına karşı mücadele etmek düşüyor.